Lise yıllarındaki hedefim, gelecekte Türkiye’nin başarılı ekonomistlerinden biri olmaktı. 1998 yılında Üniversite Seçme ve Yerleştirme Sınavı’nda Türkiye’deki ilk 30 öğrenci arasına girdim ve ilk tercihim olan Ekonomi Bölümü’nü tam burslu olarak kazandım.
Hayatımdaki önemli dönüm noktalarından biri oldu bu başarı.
Koç Üniversitesi’ndeki yıllarım, her açıdan çok verimli geçti. Hiç İngilizce bilmememe rağmen, sadece bir yıl içerisinde Koç Üniversitesi’ndeki Hazırlık Programı sayesinde en üst seviyede İngilizce öğrendim. Hazırlık yılının ardından lisans derslerimiz başladı. Bu dönemde bence Koç Üniversitesi’ni diğerlerinden ayıran en önemli fark, öğretim üyeleri ve öğrenciler arasındaki yakın akademik iletişimdi. Öğretim üyelerimiz, öğrencilerine her zaman önemli olduklarını hissettirdiler ve kapıları bizlere her zaman açıktı. Aldığım dersler ve ekonomi bilimi hakkında edindiğim izlenimler sonucunda ekonomi dalında akademik kariyer yapmaya karar verdim. Koç Üniversitesi’nin farkı o anda bir kez daha ortaya çıktı. Son sınıfta yaptığım doktora başvurularımda öğretim üyelerinden büyük destek gördüm.
Yaptığım doktora başvurularım sonucunda MIT, Harvard ve Stanford gibi Amerika’nın en iyi üniversitelerinden tam burslu kabul aldım ve MIT’yi tercih ettim ve Ekonomi Bölümü’nde “Inovasyon Politikaları ve Ekonomik Büyüme” konusunda doktora çalışmamı tamamladım ve şu anda University of Chicago Ekonomi Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak görev yapıyorum.
Koç Üniversitesi’nin ilk mezunlarındanım. Sonrasında ABD’de Oklahoma State University’de İstatistik alanında yüksek lisans, Johns Hopkins University’de (JHU) Matematiksel Bilimler alanında yüksek lisans ve Uygulamalı Matematik ve İstatistik alanında da doktora yaptım.
Bir sene JHU’da Center for Imaging Science’ta doktora-sonrası çalışma yaptıktan sonra 2005 yılında Koç Üniversitesi Matematik Bölümü'nde yardımcı doçent olarak göreve başladım. 2011 yılı Ağustos ayında da doçentliğim onaylandı. Koç Üniversitesi bizim öğrenci olduğumuz dönemde en çok şu özellikleri ile öne çıkmaktaydı: Öğrencilerine son derece kaliteli ve ciddi bir İngilizce eğitimi vermesi ve birçok alanda Türkiye’nin en seçkin akademik kadrolarına sahip olması. Bu özelliklerini devam ettirdiği gibi zamanla ‘kaliteli bir lisansüstü eğitim verilmesi’, ‘tıp, hukuk gibi yeni fakülteler açılması’, ‘oldukça geniş ve güncel bir koleksiyona sahip bir kütüphanesi olması’, ‘modern ve tabiatla içice bir kampüse sahip olması’, ‘kültürel ve sportif aktivitelere imkan ve destek vermesi’, ‘uluslararası değişim ve işbirliği programlarının olması’ ve ‘araştırma merkezleri açılması’ gibi birçok başka özellik de bu listeye eklenmiştir ve üniversitemiz değişen şartlara uygun olarak dinamik bir gelişim göstermektedir.
Koç Üniversitesi benim ilk tercihimdi. Koç Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımda çeşitli kulüp oluşumlarında yer aldım. Mesleki hayat anlamında çok katkı sağladığına inandığım diğer faaliyetlerim de kariyer günleri organizasyonu ve araştırma asistanlıkları.
Hem sektörden önemli simaları tanıma hem de işin iç yüzünü görme fırsatı sundukları için faydalı platformlar yarattıklarına inanıyorum.
Global bir vizyonu geliştirmeye başladığım yerdi Koç benim için… Paylaşımın önemini, farklılıkların güzelliğini, günceli takip edip dinamizmi korumanın olmazsa olmazlığını öğrendim. Öğrendikçe gelişen kendine güvenimin yanında çok daha “sorumlu” bir bakış açısına da sahip olduğumu söyleyebilirim.
Mezun olmadan zaten son senelerimde Unilever ve Loreal’de pazarlama departmanlarında çalıştığım için Türkiye pazarından çok uzak değildim. Mezuniyet sonrasında da hemen Roche ilaç pazarlamada başlayarak aktif şekilde iş hayatına adım attım.
Farklı ihtiyaçlara aynı anda hizmet edebilecek kadar hem akademik hem sosyal açıdan donanımlı, öğrenciliği keyifli, mezuniyeti ayrıcalıklı bir üniversite istiyorsanız, Koç Üniversitesi sizin için de doğru seçim olabilir…
Koç Üniversitesi’nde okumak benim için tek kelimeyle mükemmel bir deneyimdi.
Yoğun ÖSS dönemi sonrasında bir sömestre boyunca devam ettiğim İngilizce Hazırlık Okulu, üniversitemiz imkânlarını, ders ve sınav düzenlemelerini tanımam ve daha sonrasında hayatıma çok şeyler katan arkadaşlıklar kurmam açısından unutulmayacak bir başlangıç oldu benim için.
Esnek seçmeli ders programı farklı disiplinlerden dersler alarak öğrencilerin kendilerini geliştirmelerine yardımcı olmakta. Bu sayede, çift anadal eğitimi almama rağmen, eğitimimim son senesinde ders programımı düzenleyerek, Mercedes Benz şirketinde PEP stajyeri olarak part time çalışma imkânı buldum. Böylelikle daha eğitimim sırasında iş hayatına uyum konusunda önemli bir adım atmış oldum.
Koç Üniversitesi sadece mühendis, avukat, ekonomist yetiştirmez, her yönüyle kendini geliştirme imkânı bulmuş ve bu sayede eğitim sonrasında da farkını ortaya koyan bireyler yetiştirir.
Lisansüstü eğitim süresince Koç Üniversitesi’nde aldığım eğitimin farklılığını bir kere daha anladım. Koç Üniversitesi’nin İngilizce hukuk diline hâkim olmamızı sağlayan eğitimi özellikle karşılaştırmalı araştırma yapmak ve yeni bilgiler edinmek konusunda sahip olduğumuz en güçlü ve önemli yatırım.
Gerek çekirdek gerek alan derslerinden kazandığımız temel bilgiler yanı sıra bilgiye ulaşma yollarını öğrenmiş olmamızın dağarcığımızı sürekli arttırarak bir adım öteye geçmemizi ve yeni bakış açıları kazanmamızı sağladığına inanıyorum. Yüksek lisans yaparken avukatlık stajımı da tamamlayıp İstanbul Barosu’na avukat olarak kaydoldum. Bir sene sonra tekrar Koç Üniversitesi’ne araştırma görevlisi olarak döndüm. Koç Üniversitesi’nin güzel yerleşkesinde, emeklerini ve bilgilerini esirgemeyen tüm hocalarımın desteğiyle yüksek lisans ardından doktoraya başladım. Üniversitemizin eğitim ve öğretiminin mutfağındaki özen ve yoğun çabayı bu açıdan görmek benim için çok önemli ve müstesna bir tecrübe…
2003 yılında Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldum. Evlilik ve Aile Terapisi konusunda 2005’te Syracuse Üniversitesi’nde yüksek lisans, 2008’de Florida State Üniversitesi’nde doktora derecesi aldım.
Florida State Üniversitesi’nde bir yıl ders verdikten sonra 2009’da Yardımcı Doçent olarak California State Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. Eğitim hayatımın paralelinde birçok klinikte, aile ve çift terapisti olarak çalıştım. Şimdi de Los Angeles’ta bir klinikte evlilik ve aile terapistiyim.
Psikoloji alanında aldığım eğitim, beni lisansüstü programlara çok iyi hazırladı. Koç Üniversitesi’ndeki imkânlar, değerli hocalarımızın yüksek beklentileri ve sonsuz destekleri beni motive etti, hedeflerimi daha iyi belirlememe yardımcı oldu. Mesleki başarılarımın çoğunu kuşkusuz ki Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden aldığım eğitime borçluyum.
2003 yılında girdiğim Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden, Tarih Bölümüyle çift anadal yaparak 2008 yılında mezun oldum. 2009 yılında Central European Üniversitesinde Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları alanında yüksek lisans derecemi tamamladım.
Aynı yıl, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsünde doktora dersleri almaya ve Amerika merkezli bir yurtdışı eğitim kurumunda çalışmaya başladım. Bu sırada akademik yayıncılığa olan ilgime yöneldim; şu anda Koç Üniversitesi Yayınlarında editör olarak çalışıyorum.
Sosyoloji Bölümü'ndeki eğitim hayatım beni lisansüstü eğitime ve iş hayatına çok iyi hazırladı. İngilizce eğitim ve üniversitenin çokkültürlü yapısı bir yurtdışı eğitim programında çalışmama yardımcı oldu. Örneğin, Sosyal Antropoloji dersinde ödev olarak verdiğim, üniversitemizdeki yabancı öğrencilerin kültürel uyum süreçleriyle ilgili bir araştırma tam da bu işle ilgiliydi. Sosyoloji Bölümünde, bir bağımsız çalışma dersi için yazdığım ödevi, hocalarımızın desteğiyle, Amerikan Sosyoloji Birliğinin New York’taki yıllık toplantısında lisans öğrencileri için düzenlenen programda sundum. Bölümün disiplinlerarası yaklaşımı, uluslararası seviyedeki eğitimi ve imkânları sayesinde Türkiye’de bölüm olarak yaygın olmayan bir alanda, yurtdışında yüksek lisans yapabildim. Yine bu sayede editör olarak farklı disiplinlerden kitaplar üzerine çalışabildim; örneğin, Osmanlıca dersleri almış olmak burada çok faydalı oldu. Bütün bunların yanında, Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde aldığım eğitim beni öğrenmeye açık, çok yönlü bir insan olarak şekillendirdi; bu da iş hayatında değişik pozisyonlarda farklı sorumluluklar alabilmemi sağladı.
Sanırım üniversiteme olan gönül bağımı anlatan en güzel şey, -bir kaç arkadaşımın bunu farkederek bana söylediği gibi-, mezun olup eğitimimi başka üniversitede sürdürmeme rağmen, başkalarına Koç Üniversitesi’nden bahsederken, üstüne basa basa bilinçaltı bir coşkuyla hala “üniversitem” diyebilmem.
Üniversitem, benim için pek çok yönden değerlidir. Öğrenciliğim süresince sunduğu sayısız sosyal olanakları ile hayatıma renk kattı. Hocaların hiç kapanmayan kapıları ve her seferinde öğrencinin önüne daha fazlası sunulan eğitim olanakları, ufkumu hep bir adım ileriye taşıdı. Eşsiz doğası ve kampüs alanında hayatımın çok güzel beş yılını yaşadım.
Ancak bunların ötesinde üniversiteme kalbimde duyduğum sevginin muhtemelen en büyük nedeni, Koç Üniversitesi’nin öğrenci odaklı ve sizi çok yönlü bir insan olarak ileriye taşımaya hedefli eğitim felsefesidir. Çizmek istediğim hayat yolumda, bu felsefe sayesinde kendimi geliştirmek adına birçok akademik ve sosyal imkâna sahip oldum. Bu sayede, hedeflediğim yolun önemli bir noktasındayım. Bu yolda ilerlerken geriye dönüp baktığımda, Koç Üniversitesi’ndeki 5 yıllık verimli öğrencilik hayatımın her dakikasını, bugün gibi daima zevkle hatırlayacağımdan eminim.
1993 senesinde Koç Üniversitesini seçmek için Koç Grubunun o güne kadarki duruşuna ve başarılarına bakmak gerekti çünkü henüz okulun ilk yılıydı ve puanı de belirli değildi. Buna rağmen hemen bütün ilk yıl giriş yapan öğrencileri Koç’u ilk sıralara yerleştirmeyi tercih etmişti.
Koç’ta okurken dersleri ile çok ilgili bir öğrenci oldum ve hocalarımdan çok destek aldım. Okulda 2 hocaya asistanlık yapma fırsatım oldu, araştırmalarında, kitap hazırlıklarında yer aldım. Onların desteği ile öğrenci kongrelerine kendi araştırmalarımızla katıldık. Bizim zamanımızda okul çok yeniydi ama o zamanlar açılan dans derslerine, bahar festivallerine katıldığımı hatırlıyorum.
Mezun olduğumdan beri psikoloji bilgimi kullanabileceğim işlerde çalıştım. Son 9 yıldır, kendi şirketimle iş dünyasında danışmanlık yapıyorum. İş dünyasından yöneticilere gerek kendi gerekse ekiplerinin davranış gelişimi için destek oluyor, şirketlerin yönetici geliştirme programlarını tasarlamalarına yardımcı oluyorum. Yakın zamanda Corporate Well-Being Center’ın kurucularından oldum. Aldığım psikoloji eğitiminin neredeyse tamamını bugün işimde kullanıyor ve bu bilgi ile fark yaratıyorum. Bugün yeniden okuyacak olsam yine Psikoloji okurum.
Koç Üniversitesi’nde eğitimime 1998 yılında sosyoloji bölümünde başladım. Koç Üniversitesi’ni tercih etmemde üniversite sınavlarına hazırlanırken katıldığım dershanedeki öğretmenlerim etkin oldu.
Bana diğer üniversitelere nazaran Koç’ta hem etkin, hem kaliteli, hem de yüksek seviyede İngilizce eğitim alabileceğimi ve profesörlerin öğrencileri çalışmalarında çok desteklediklerini söylediler. Üniversiteye girdikten sonra çok daha fazlası ile karşılaştım. Hayatımın en güzel arkadaşlıklarını kurduğum ve hem sosyal hem akademik aktivitelere aktif olarak katıldığım unutulmaz bir üniversite hayatı geçirdim. Birkaç diğer sosyoloji öğrencileri ile sosyal bilimler kulübünü kurduk, Koç Radyo’da DJ’lik yaptım ve yeni öğrencileri üniversite hayatına alıştırmak için mentörlük ve yurttaki öğrencilere için yurt sorumlusu görevlerini aldım. Bu deneyimler liderlik vasıflarımı geliştirmemde çok etkili oldu. Profesörlerimle destek ve anlayış üzerine kurulu olan ilişkilerim sonucu sosyolojiyi çok sevdim ve bu alanda akademisyen olmaya karar verdim. Koç’tan mezun olduktan sonra ODTÜ’de yüksek lisans yaptım ve ardından Amerika’nın en iyi 20 sosyoloji doktora programlarından birinin yer aldığı Maryland Üniversite’sinde burslu doktora eğitimime başladım. Koç’ta aldığım kaliteli, disiplinler arası ve İngilizce eğitim hem yüksek lisans hem de doktora çalınmalarımda çok etkili oldu. Koç’taki profesörlerimden gördüğüm öğretim anlayışını kendi öğrencilerime kurduğum ilişkilerimde örnek alıyorum. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinden Amerika’ya au pair olarak gelen genç kadınların hayatlarını ve göçmenlik deneyimlerini konu alan doktora tezimi savunup 2013 bahar döneminde Maryland Üniversitesi’nden mezun olacağım. Hayatıma Amerika’da akademisyen ve araştırmacı olarak devam etmeyi planlıyorum.
Koç Üniversitesi’nden 2006 yılında Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra İngiltere’de York Üniversitesi’nde Biyoinformatik (Computational Biology) dalında yüksek lisans yaptım. Daha sonra Cambridge Üniversitesi ve MRC, Laboratory of Molecular Biology’de yine Biyoinformatik üzerine 2011 yılında doktoramı tamamladım.
Şu anda hala MRC, Laboratory of Molecular Biology, Cambridge’te doktora sonrası investigator scientist olarak kadrolu çalışıyorum.
Koç Üniversitesi’ni tercih etmemdeki başlıca nedenlerimden biri mühendislik alanında çok başarılı bir bölüm olmasıdır. Bilgisayar Mühendisliği bölümuüde aldığım dersler ve kazandığımm deneyim daha sonra yüksek lisans ve doktora sırasında benim için çok büyük kolaylık sağladı. Biyoinformatik dalı için hem bilgisayar programlama hem de biyoloji temeline sahip olmak çok önemlidir. Koç Üniversitesi’nde her iki alanda da almış olduğum eğitim sayesinde zorluk çekmeden yüksek lisans ve doktora programlarına adapte olabildim. Örneğin, lisansın son yılında aldığım yüksek lisans derslerinden biri olan Biyoinformatik daha sonra ne üzerine çalışacağıma karar vermemde etkili oldu.
Koç Üniversitesi’ni tercih etmemdeki diğer bir neden de eğitim dilinin İngilizce olmasıdır. Verilen eğitimin İngilizce olması, mezun olduktan sonra yurt dışında okumaya devam etmek ya da çalışmak isteyen öğrenciler için çok büyük bir avantajdır. Lisans yaparken aldığım ikinci dil olan Almanca da yurt dışında çok işime yaradı. Koç Üniversitesi’nde geçirdiğim 4 yıl boyunca hem akademik hem de sosyal olarak kendimi geliştirebildim. Son olarak, Koç Üniversitesi sadece Türkiye’de değil uluslararası alanda da tanınmaktadır. Şu anda MRC’de birlikte çalıştığım bazı araştırmacıların Koç Üniversitesi’ndeki bazı hocalarımızla çeşitli projelerde fikir alışverişinde bulunması bunun bir örneğidir.
Üniversite tercihlerimi yaptığım sırada Koç’un mühendislik bölümlerinin taban puanları yoktu çünkü mühendislik fakültesi yeni açılıyordu. Koç yaparsa en iyisini yapar diyerek tercih listemin başına endüstri ile bilgisayar mühendisliklerini sıraladım; endüstri olmadı, bilgisayar mühendisliği bölümüne girdim.
Kayıt işlemlerimi eski İstinye Kampüsü’nde yaptırdım; yurda yerleşme vakti gelince tanıştım ilk defa Rumeli Feneri Kampüsü’yle. Daha önce ne bir tanıtım broşüründe ne de okul gezisinde görmüştüm. Bilim Kapısı bilinmezliğe açılıyordu benim için 2000 sonbaharında.
Yeni kampüsünde serpilip gelişen bir okuldu artık Koç, onunla beraber biz de büyüyüp olgunlaşıyorduk. Büyük bir heyecanla mühendislik, bilgisayar ve folklor gibi pek çok yeni kulübü kurmaya çalışıyorduk. Hatta öyle arzuluyduk ki, folklor kulübü olarak ne yapıp edip San Remo Festivali ve Bahar Şenliği programlarında kendimize yer bulmuş, hünerlerimizi sergilemiştik. Az zamanda çok işler başarmış Koçlu gençler olmanın haklı gururuyla KU Gönüllüleri adı altında ilk defa ortaokul öğrencilerine abilik-ablalık elini uzattığımızda artık olgun bir üniversite, yetişkin bir gençlik olduğumuzu ispatlıyorduk. Bilim Kapısı ise evime açılıyordu artık benim.
Hızlı geçen beş yılın sonunda sosyal, kültürel ve bilgisel anlamda tam donanımlı bir lisans mezunu olmaya hazırdım; fakat Koç’tan alabileceğim daha çok şey olduğunu biliyordum. Henüz ayrılık vakti gelmemişti. Bilgisayar mühendisliğini bitirdikten sonra elektrik mühendisliğinde doktoraya başladım; akademik dünyayla tanışıp kısa zamanda bilimsel çalışmaya gönül verdim. Kaliteli bir akademik kadronun danışmanlığında yürüttüğüm çalışmalarımı uluslararası platformlarda sergileme ve pek çok yabancı bilim adamıyla çalışma imkanı buldum. İkinci beş yıllık dönemin sonunda başarılı bir araştırmacı olmuş, doktor sıfatıyla danışman hocalarımın arasında oturmayı hak etmiştim. Ve Koç’ta geçirdiğim on güzel yılın ardından 2010 yazında Bilim Kapısı Dünya’ya açılıyordu artık.
Koç Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümüne, 2007 yılında girerek bu okuldaki akademik, sosyal ve kültürel ortamı yaşama fırsatı buldum. Birinci sınıftan sonra akademik başarılarımdan dolayı tam burslu öğrenci olmaya hak kazandım.
Havacılık tutkum ve okulun akademik destekleri sayesinde, Türk Havacılık ve Uzay Sanayi’nde (TUSAŞ – TAI) yaz stajları yaptım. Dünyaca tanınmış okullardan mezun akademisyenlerin destekleri ve motivasyonları başarımın alt yapısını oluşturdu.
Koç Üniversitesi’nde geçirdigim süreç boyunca genişleyen perspektifimde, en az aldığım eğitim kadar, farklı bolümlerden edindiğim dostlukların da katkısı olduğunu biliyorum. Böylesine kaliteli bir mühendislik eğitimini, bir çok farklı branşlara sahip insanların bakış açılarıyla tamamlamanın çok büyük bir ayrıcalık.
Şu anda Amerika’da Georgia Institute of Technology’de Havacılık ve Uzay Mühendisliğinde yüksek lisans yapmaktayım. Aynı zamanda NASA Langley Araştırma Merkezi’nin desteklediği bir proje kapsamında araştırma asistanı olarak çalışmaktayım. Buraya gelince bir dünya üniversitesinden mezun olduğumu daha iyi anladım.
2001 yılında üniversite sınavına girdim. Puanım belli olduktan sonra bir çok üniversiteyi ziyaret ettim, öğretim üyeleriyle biraraya geldim. Üniversiteler ve bölümler hakkında bilgiler aldım. Bu üniversitelerin mezunlarıyla tanıştım.
O dönemde Vakıf Üniversiteleri hakkında herkesin aklında soru işaretleri vardı ama yaptığım görüşmelerde Koç Üniversitesinden çok etkilenmiştim. Koç Üniversitesinin bana hem eğitim-öğretim hem sosyal hayatımda hem de gelecekte iş hayatımda en faydalı üniversite olacağına inandım ve seçmeye karar verdim. Üniversitede okuduğum yıllarda bir çok sosyal aktivetede yer aldım. Bu aktivitelerin gerçek hayata hazırlık anlamında olumlu etkileri oldu. Koç Üniversitesi Gönüllülerinin kurucularındanım ve tüm üniversite hayatım boyunca aktif olarak gönüllü çalıştım. Bu gönüllü aktivitelerin topluma sağladığı fayda yanında bana da olumlu faydaları olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisleri Topluluğunda Sayman, Başkan Yardımcısı gibi bir çok görevde yer aldım. Daha üniversite yıllarında bir çok şirketin yöneticisi ile toplantılar imkanım oldu. Mezun olduğumda önce HP’de 4 sene ardından TTNET’te 3 sene çalıştım. Şimdi de Microsoft’ta Kurumsal Müşteriler Lisans Satışından sorumlu olarak çalışıyorum. Koç Üniversitesinde aldığım eğitim bana çok farklı bakış açıları kazandırdı. Derslerde işlenen güncel vaka çalışmalarının her geçen gün çalıştığım işlere ne kadar yakın örnekler olduğunu görüyorum. Özellikle alınan eğitim küresel dünyada çok uluslu şirketlerde çalışabilmek için inanılmaz bir altyapı hazırlıyor.
2000 yılında Koç Üniversitesi Kimya Bölümü’nden mezun oldum ve o günden beri ilaç sektöründe çalışmaktayım. Koç Üniversitesi mezunu olmak bana daha ilk iş başvuruları yaptığım günden beri kapıların çok daha kolay açılmasını sağladı. Şu anda halen çok uluslu bir ilaç firmasında seksen kişilik bir ekibin ulusal satış müdürlüğü görevini yürütmekteyim.
İlaç sektörünü tercih etmemde Kimya okumuş olmamın elbette ki etkisi oldu, ancak bu alanda bir pazarlamacı olarak görevime başladım. Başta esas mesleğime göre alan farklılığından dolayı endişelerim olsa da bugün çok doğru bir tercih yaptığımı görüyorum. Pozitif bilim okuyan bir kişinin analitik bakış açısı ona iş hayatında çok kolaylık sağlıyor. Olaylara her zaman daha mantıklı ve bilimsel bakarak, sebep sonuç ilişkilerini kurabilmek üniversite yıllarında bölüm olarak kazandığımız bir nosyon. Bugün iş hayatımda özellikle zorlu süreçlerde ve önemli kararlar alırken bu yönümden çok faydalanıyorum...
Koç Üniversitesi’ni ilk kez üniversite sınavlarına hazırlandığım senelerde, o dönemde Koç’da MBA yapan ablam aracılığı ile övgüyle duymuş, eğitim kalitesine inandığım için tercih etmiştim. İyi ki de tercih etmişim.
Üç sene İstinye’deki eski kibrit fabrikası, son senemde ise yeni kampüste geçirdiğim öğrencilik yılları, hayatımın en güzel dönemleriydi. Şu anda bulunduğum konuma gelmemde hocalarımın payı büyük. Onların sağladığı iyi eğitim, ders vakitleri dışında gösterdikleri yakın ilgi ve destek, sağladıkları uluslararası bağlantılar olmasa, üniversite sonrasında Harvard gibi iyi bir üniversitede master programına kabul olmayı aklımdan bile geçiremezdim. Üniversite-endüstri işbirliğine bu kadar vurgu yapan bir üniversite mezunu olmasam, TOBB gibi iş dünyasını bir araya getiren önemli bir kuruluşun ABD temsilcisi olma ihtimalim de daha düşük olurdu. Öğrenmeye devam etmenin önemine inanmasam, hala doktora çalışmalarına devam ediyor olmazdım. Beni ben yapan bu özellikleri kazandırmadaki katkılarından dolayı Koç’a teşekkürü borç bilirim. Hayatımın değişik dönemlerinde, dünyanın değişik köşelerinde, hiç beklemediğim zamanlarda Koç Üniversitesi camiası ile karşılaşmak artık beni şaşırtmıyor. Sizlerle de bu ortamlardan birisinde er ya da geç görüşmek üzere…
Bir biliminsanı olmak istediğimi farkettikten sonra, fizik eğitimim için Koç Üniversitesi’ni seçmemin en büyük nedeni deneysel çalışmalara verilen önem ve öğrencilerine sunduğu imkanlardı; ayrıca bir lisans öğrencisiyken bile, laboratuvarlarda görev alabiliyor, projelerde yer alabiliyordunuz.
Bu gerçekten genç biliminsanı adaylarını motive eden ve yönlendiren bir fırsat. Öte yandan, Koç Üniversitesi’ndeki Çekirdek Program sadece bölümünüzle ilgili değil, bir çok farklı konuda bir altyapı kazanmanızı sağlayan bir sistem; ve kalıpların dışına çıkmanızda, farklı alanlar arasında yeni bağlantılar kurmanızda çok yardımcı oluyor. Koç Üniversitesi’nden aldığım bu eğitimle, fotonik alanında dünyanın en iyi üç üniversitesinden birinde doktora programına kabul edilip hayalimdeki kariyere ulaştım. Koç Üniversitesi’nde sadece bir fizik öğrencisi olmadım; aynı zamanda üniversite bünyesindeki edebiyat dergimizin editörü ve yazarı olarak görev aldım, arkadaşlarımızla kurduğumuz müzik grubuyla bir çok konserler verdim ve Astronomi ve Uzay Kulübü'nü ilgili arkadaşlarımızla beraber kurduk. Bu gibi imkanlarla, Koç Üniversitesi’nde zihninizi geliştirirken diğer yeteneklerinizi ve ilgi alanlarınızı da açığa çıkartabilirsiniz.
Arkeoloji ve Sanat Tarihi ile Tarih bölümlerinden lisans derecelerimi aldıktan sonra yüksek lisans öğrenimim için de en iyi seçeneklerden birinin yine Koç Üniversitesi olduğunu belirledim. Dört senelik lisans öğretimim sırasında Koç Üniversitesi’nin uluslararası alanda tanınan bir kurum olması, öğrencilerine dilediğince araştırma yapma olanağı vermesi ve araştırma alanım olan Bizans Tarihi ve Bizans Sanat Tarihi alanında çok kaliteli öğretim üyelerine sahip olması seçimimde önemli rol oynadı. Yeni kurulmasına karşın her geçen gün daha da tanınır bir hale gelen Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nün bir parçası olduğum için kendimi çok şanslı sayıyorum.
Koç Üniversiteli olmak sadece bir okulun öğrencisi olmaktan çok daha öte, aynı zamanda bir kimliğe sahip olmak demek. Öncelikle Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi hukuk - politika - tarih üçlüsünün harmanlandığı çok yönlü eğitimi ile öğrencilere analitik düşünme yetisi kazandırmaktadır.
Teorik ve pratik hukukun arasındaki ayrımın bizzat gözlemlenebilmesi adına, öğrencilerini güncel haberleri takip etmeye teşvik etmektedir. Ayrıca verdiği yabancı dil eğitimi sayesinde öğrencilerin hukuklar arasında karşılaştırma yaparak bir dünya görüşüne sahip olmasını sağlamaktadır.
Fakültemiz bu ayrıcalıklı programıyla kazandırdığı hukuk nosyonunun yanı sıra, öğrencilerin okul aktivite kulüplerine katılımını destekleyerek, kültürlü ve sosyal hukukçular yetişmesine aracı olmaktadır. Bunlarla birlikte en önemlisi, Koç Üniversitesi öğrencilerinin mezun olduktan sonra dahi birbirinden kopmayarak okul ruhunu yaşatmaya devam etmesi ve değerli akademisyenlerin bilgi ve deneyimlerini paylaşmayı üniversite sonrasında da sürdürerek bireysel açıdan gelişmemize katkı sağlamasıdır.
Söz konusu eğitim ile Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin elde ettiği akademik saygınlığın hem iş dünyası hem de ulusal ve uluslararası akademi dünyasındaki yansımalarını birçok kez gözlemleme fırsatım oldu. Gerçekten de, şu an çalıştığım hukuk bürosuna yasal staj başvurusu yaparken ve dünyaca ünlü üniversitelere hukuk yüksek lisansı başvurusunda bulunup kabul alırken sadece Koç Üniversiteli olduğum için birçok fırsat kapsının açıldığını bizzat tecrübe ettim. Uluslararası prestije sahip olan ve etik değerler ile Atatürkçü ilkelerin içselleştirildiği bir kültür yaratan okulumun bir mezunu olmaktan gurur duyuyorum.
Koç Üniversitesi’ne girene kadar geleceğe dair herhangi bir hedefim yoktu. Akademisyen olma isteği üniversitede şekillendi. Büyük bir inançla şunu söyleyebilirim ki, eğer Koç Üniversitesi’nde okumasaydım öğretim üyesi olamazdım, çünkü yolumu bulmam çok zor olurdu.
Ben öğrenciyken okul ufaktı, sınıflar 10 kişi kadar olabiliyordu. Dolayısıyla öğretim üyelerimiz bizleri çok iyi tanıyordu. Bölümde asistanlık yapma fırsatı sunulmuştu. Üçüncü sınıfta, bir alt sınıfın dersine giriyor ve problem çözüyordum. Ayrıca hocalara araştırmalarında yardım etmeye başlamıştım. Tabii ki geriye dönüp bakınca, aslında onlara hiçbir katkım olamayacağını daha da iyi farkediyorum. Amaçları, bizlere akademik dünyayı tanıtmaktı. Bu destek ve iyi niyet için şükran duyuyorum, çünkü hayatımın gidişatını değiştirdi.
2004 yılında üniversite sınavına girdim. Puanlar belli olduktan sonra Koç Üniversitesi kampüsünü ve tüm öğretim üyelerini ziyaret edip hem bölümüm hem de üniversite hakkında bilgi alıp imkânlarına hayran kaldıktan sonra Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü seçtim.
Üniversiteye girerken amacım sadece derslerde iyi olmak değil, aynı zamanda kulüplerde de yer alarak sosyal aktivitelerde rol almaktı. Koç Üniversitesi’nin Türkiye’deki ve dünyadaki en iyi standartlarda eğitim vermesinin yanında sosyal yönden de öğrencilerin kendilerini geliştirip özgüven kazanmalarını sağlamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Üniversitenin en büyük kulüplerinden biri olan Pazarlama Kulübü’nün en genç başkanı oldum ve iş çevresiyle birçok iletişimi daha üniversitenin ilk senelerinde kurmaya başladım. Birinci sınıfın sonunda kendi şirketimi kurdum. Koç Üniversitesi’nin bence en güzel yanlarından biri olan birçok farklı alanda kendinizi geliştirebilmenize imkân sağlayan ders sistemi sayesinde bir yandan derslere girip kendimi geliştirirken bir yandan da işimi büyütmeye başladım. Endüstri mühendisliği okumamın ve kendi alanımda iyi bir eğitim almamın dışında bir yandan işletme, pazarlama ve muhasebe konularında kendimi geliştirirken bir yandan yazılım ve hukuk gibi apayrı alanlarda da dersler alıp kendi şirketimi en iyi şekilde yönetme konusunda bilgi altyapısını da bu ders sistemi sayesinde almış oldum. 2009’da mezun olduktan sonra tüm enerjimi işlerime verip şu anda 100’den fazla çalışanı olan Türkiye’nin en büyük hediye sitesi BuldumBuldum’u geliştirmeye devam ediyorum. Bence Koç Üniversitesi kulüpler ve kampüs hayatıyla öğrencilerine en iyi şartları sunarken bir yandan da dünyadaki en iyi üniversiteler seviyesinde eğitim vererek öğrencilerini rekabetçi ve zorlu iş hayatına en iyi şekilde hazırlıyor.
Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde alınan eğitimi özel kılan iki unsurun, fakülte öğrencilerinin seçkin bir grup olması ve üniversitede sunulan imkânlar olduğunu düşünüyorum.
Bunlara öğretim üyesi kadrosunun yetkinliği, yurtdışından gelen misafir öğretim üyelerinin verdiği dersler ve mesleki İngilizcenin aktif olarak kullanılması da eklendiğinde, Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde geçirilen lisans eğitimi sonrasında ortaya, alanında yetkin, en az bir yabancı dili mesleğinde kullanabilen, gerek Türkiye'de gerekse yurtdışında çalışma potansiyeli olan, vizyon sahibi mezunlar çıkıyor.
2007 yılında Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra yüksek lisans eğitimim için bir yılımı İngiltere'de geçirdim. Yüksek lisans diplomamı aldıktan sonra Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne dönerek araştırma görevlisi olarak çalışmaya ve 2009 yılında İstanbul Üniversitesi'nde doktora yapmaya başladım. Ocak 2014'te doktora tezimi savundum ve halihazırda Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmekteyim. Yüksek lisans ve doktora eğitimim boyunca Koç Üniversitesi'nde aldığım eğitimin faydalarını gerek yabancı dil gerekse araştırma yöntemleri bakımından yoğun olarak hissettim ve şu anda yetiştiğim kuruma hizmet ediyor olmak benim için büyük bir mutluluk.
Koç Üniversitesi ile lise yıllarımda katıldıgım Koç Üniversitesi Yaz Araştırma Kampı sayesinde tanıstım. 1 hafta geçirdiğim bu kampta Koç Üniversitesi öğretim üyeleriyle tanışma, onlarla birlikte çalışma imkânına sahip oldum.
Öğretim üyelerinin öğrencilerle birebir ilgilenmesi, kapılarının her zaman açık olması ve bizler için her türlü imkânı sağlamaya çalışmaları beni çok etkilediği için üniversite tercihimi Koç Üniversitesi’nden yana kullandım. 2008 yılında Kimya ve Biyoloji Mühendisliği Bölüm’ne tam burslu olarak katıldım. Üniversiteye girdiğim ilk yıldan itibaren profesörlerimizin de desteğiyle çeşitli laboratuvarlardaki araştırmalara dahil oldum ve üniversite sonrası çalışmak istediğim alanı deneyimleyerek karar verebildim. Koç Üniversitesi’nin bana verdigi bu imkânlar sayesinde Princeton Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Muhendisliği Bölümü doktora programına tam burslu olarak kabul aldım. Burada Koç Üniversitesi’nde aldığım eğitimin ve oradaki araştırma olanaklarının, dünyanın en iyi okullarıyla yarışabilecek seviyede olduğunu bir kez daha gördüm. Beni en çok etkileyen şey buradaki profesörlerin Koç Üniversitesi’ni çok iyi tanıyor ve Koç Üniversitesi öğretim üyeleriyle birlikte pek çok çalışmalara katılmış olmaları. Koç Üniversitesi sayesinde, sadece Türkiye’de değil, uluslararası platformda geçerli bir kariyere sahip olabildim.
Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü bir bütün olarak çok çeşitli şekilde gelişmemizi sağlayabilecek imkânlar sunuyor. Bölümde psikolojinin çeşitli alanları ve sunulan dersler alanı tanımamızı sağlıyor ve eğitim kadrosunun aktif araştırma projeleri dahilinde deneyim kazanacağımız birçok asistanlık imkânı bulunuyor.
Benim de ilk sene dil gelişimi çalışmalarında asistan olma şansım oldu. Bu ilk araştırma deneyimimde sosyal bilimlerin disipliner yapısını yakından tanıdım. Daha sonraki projelerde sosyal psikoloji alanına odaklandım. Departmanda ve öğrenci kulübüyle organize edilen seminer ve konferanslar, psikoloji dünyasinin çok çeşitli araştırmalarına ve isimlerine ulaşmamızda büyük rol oynamakta. Ben de derslerle ve projelerle gelişen ilgi alanım çerçevesinde bu etkinliklere sıklıkla katıldım. Diğer departmanlarla araştırma ve eğitimde önemli işbirliği yapılmaktadır. Türk Psikologlar Derneği gibi önemli ulusal ve uluslararası mesleki örgütlerle bağları bulunuyor. Benim de diğer bölümlerle interdisipliner akademik projelerde, yine Türk Psikologlar Derneği bünyesinde mesleki toplantılarda yer aldım. Psikoloji Bölümü tüm bu imkânların yanında sosyal bağların güçlü olduğu bir ortam sunmakta. Danışman hocalarımızla birebir görüşmelerimiz ve kariyer planlamalarımız çok destek oldu. Son senemde doktora programlarına başvurdum; bu süreçte hocalarımın sunduğu destekle ve süpervizyonla çok güzel bir programa kabul edildim. Şu an 2012`den beri University of Michigan - Ann Arbor`da politik iletişim üzerine doktoramı yapıyorum. Demokratik sistemin bireysel boyuttaki işlerliği, 21. yüzyıl insanının medya ile olan ilişkisi, bunun bilişsel ve davranışsal boyutları üzerine yoğunlaşıyorum. Şu an çok memnun oldugum profesyonel yaşamımda Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu kimliğimi sürekli yanımda hissediyorum.
Koç Üniversitesi Fizik Bölümü’nü ne istediğini değil, ama ne istemediğimi bilerek seçtim. Şıklardan giderek yaptığım bu tercih bana bambaşka dünyanın kapılarını açtı. Öncelikle “liberal arts” programı nedeniyle, ilgi duyduğum tarih ve sosyoloji gibi derslerden büyük keyif aldım.
Henüz birinci sınıftan başlayarak yüksek hızlı lazerlerin modellenmesi projesinde yer alarak bilimsel araştırma yönümü genç yaşta geliştirme fırsatı buldum. İkinci sınıftan sonra daha fazla bölüm derslerine odaklandım. Doğanın matematikle modellenebilir olmasından her zaman hayretle karışık bir keyif aldım ve içimde doğa bilimlerine karşı bir ilgi doğdu.
Koç Üniversitesi’ndeki yüksek kaliteli eğitimin ve Fizik Bölümü’nünün katkılarıyla ABD’nin en iyi okullarından biri olan Caltech’te jeofizik doktorasına kabul aldım. Aslında birçok önemli fizik bölümünden de kabul almama rağmen içimde doğa bilimlerine karşı oluşan sevgi beni yer fiziği ve deprem fiziği konularına itti. Caltech’te deprem fiziği konusunda doktoramı bitirdim ve aynı okulda araştırmacı olarak çalıştım. Ardından 2009 senesinde Fransa’nın ulusal bilim araştırma konseyi CNRS’in bursuyla Université Joseph Fourier’de doktora sonrası araştırmacısı olarak çalıştım. Üç yıl önce ülkeme döndüm ve halen Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasthanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde yardımcı doçent olarak çalışmaktayım.
Koç Üniversitesi fizik bölümünün katkıları standart ders programının çok ötesinde analitik düşünme ve modelleme zekâsını geliştirmeye dönük de büyük katkı sağladı. Hâlâ modern tarih dersinde okuduğumuz Niyazi Berkes’ten Eric Zurcher’den parçaların da, optoelektronik dersinde gördüğümüz yaklaşımların da faydalarını görüyorum.
Koç Üniversitesi gibi bir okulda fizik okuyan bir öğrencinin önündeki fırsatların sınırsız olduğu fikrindeyim ve genç öğrenci adayı arkadaşlara Fizik Bölümü’nü tercih etmelerini tavsiye ediyorum.
2005 yılında adım attığım ve en güzel öğrencilik yıllarımı geçirdiğim Koç Üniversitesi’nin Türkiye’nin en çok tercih edilen üniversitelerinden biri olmasının pek çok sebebi var elbette. Bence en önemlilerinden biri, öğrencilerine kariyerlerine istedikleri yönü verebilmesi için sunduğu seçeneklerin bolluğu.
Örneğin ben, okulumun bana kazandırdığı bilgi ve beceriler sayesinde yerel yönetimlerle ve sivil toplum örgütleriyle çalıştım; kariyerime farklı bir yön vermek istediğimde ise uluslararası bir kurumda savaş mağduru göçmenlere yardım etmeye başladım. Bu noktada Koç Üniversitesi'nin öğrencilerini yalnızca Türkiye’nin koşullarına göre değil, küresel trend ve şartlara göre yetiştirmesi büyük önem taşıyor. Uluslararası ilişkilere ilgisi lise yıllarında başlamış biri olarak bu özellik hayatımı çok kolaylaştırdı. Örneğin, eğitimimi uluslararası sosyal aktivitelerle birleştirerek kendimi geliştirdim ve henüz öğrenciyken Birleşmiş Milletler, NATO gibi uluslararası kurumlarda kolaylıkla staj yapma fırsatı bulabildim. Koç Üniversitesi’nin bir başka güzel farkı ise, öğretim görevlilerinin öğrencilere verdiği değer. Uluslararası bağlantıları ve bilgi birikimleri sayesinde öğrencilerini en güncel seçeneklere yönlendirmeleri ve verdikleri eğitimle hep bir adım ileride olmalarını sağlamaları Koç Üniversitesi'ni farklı kılıyor. Uzun lafın kısası, Koç Üniversitesi öğrencilerini gençlerde olması beklenen en iyi beceri ve değerlerle donatıyor. Bu sebeple olsa gerek Koç Üniversitesi mezunları dünyanın dört bir yanında bulundukları topluma değer katarak sevdiği işi yapabiliyor.