Türkiye’nin ilk uluslararası akreditasyona sahip Hemşirelik Fakültesi’nde seçkin akademik ve idari çalışma arkadaşlarım ile, dünya standardında bir ortamda çalışmaktan onur duyuyorum.
Hemşirelikte profesyonel bakış açısının değişimi ve gelişimi, öğrencileri de etkilemektedir. Öğrencilerin, profesyonelliğe ilişkin algısında, okul ile olan etkileşimleri, klinik deneyimleri ve çalışma gruplarının etkisi olduğu bilinmektedir. Biz de, fakültemizde öğrencilerimize, dünyanın önde gelen hemşirelik fakülteleri örnek alınarak ve onların standardında hazırlanmış özgün bir hemşirelik müfredatı ile; insan yaşamının değerini, hasta başı hemşirelik bakımını, uluslararası ölçütlerde teknolojik donanıma sahip simülasyon laboratuvarlarımızda kanıta dayalı uygulamalar ile öğretiyoruz. Yaptığımız uluslararası bağlantılar ile öğrencilerimizin değişik ülkelerde bilgi ve deneyim kazanmaları için onları yüreklendiriyoruz. Fakültemiz bünyesinde bulunan SANERC (Semahat Arsel Nursing Education and Research Center) ile Türk Hemşirelerinin gereksinim duyduğu bilgi ve becerileri güncellemelerine katkı sağlıyoruz. EÇADEM (Engelli Çocuğu Olan Annelere Destek Merkezi) gibi ödüllü projeler ile topluma hizmet ediyor, diğer hemşirelik fakültelerine örnek oluyoruz.
Misyonumuz, hemşirelik eğitim, araştırma ve uygulamalarında mükemmelliği yakalayarak bilimin sınırlarını ilerletmek, liderlik özelliklerine sahip yetkin hemşireleri yetiştirerek, bireylerin ve toplumun sağlığının geliştirilmesine anlamlı katkıda bulunmaktır. Başarımızda, Sayın Semahat Arsel Hanımefendi’nin hemşirelik mesleğine ve fakültemize verdiği desteğin önemi büyüktür. Kendilerine Türk hemşireleri ve fakültemiz adına her zaman minnet duymaktayız.
Hemşirelik bölümü, hem ulusal hem de uluslararası tanınırlığa ve takdire sahip öğretim üyelerinden oluşan güçlü bir akademik kadroya sahiptir. Öğretim üyeleri, sağlığın korunması, geliştirilmesi, hastalıkların tedavisi ve rehabilitasyonu ile ilgili tüm konuları öğrenciler ile çok boyutlu olarak tartışarak öğrenmelerine, ve araştırmalar yapmalarına öncülük ederler. Ben de hem Koç Üniversitesi hemşirelik bölümü mezunu hem de mezunu olduğum hemşirelik bölümünde çalışan bir akademisyen olarak bu güçlü kadrodan çok yararlandım. Lisans programından mezuniyetimin ardından yüksek lisans programına en yüksek puanı alarak kabul edildim. Doktora eğitimimi Amerika’da hemşirelik alanında en iyi üniversitelerden biri olan University of Washington’da tamamlayarak Türkiye’ye geri döndüm. Kariyerimde, ulusal ve uluslararası en iyi okullarda eğitim almamın ve çalışmamın en önemli nedenlerinden birinin de lisans eğitimim sırasında farklı insani bilimler derslerinden edindiğim bilgiler olduğuna inanıyorum. Şuanda, edindiğim tüm bilgileri sınıf, laboratuvar, ve toplum gibi farklı uygulama ortamlarında öğrencilerimle paylaşıyorum. Öğrencilerimin de gelecekte işbirliğine açık, lider hemşireler olabilmeleri için derslerimde insan ve sağlık kavramlarını sorgulamaya, araştırma yapmaya, sorunlara yönelik yenilikçi fikirler üretmeye teşvik ediyor, onları farklı yaklaşımlar ile tanıştırarak akademik kimliklerini de geliştirmeye çalışıyorum. Eğitim faaliyetlerimin yanısıra, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, dezavantajlı gruplarda sağlığın korunması ve bakımı ile ilgili konularda sosyoloji, psikoloji, tıp, bilgisayar mühendisliği gibi farklı disiplinler ile işbirliği yaparak araştırma faaliyetlerimi sürdürüyorum.
“Fiziğin geleceğine Koç Üniversitesi’nden uzanabilirsiniz. Gelin hep beraber çalışalım.” Ankara Fen Lisesinin ilk mezunlarındanım. ODTÜ Fizik Bölümünü bitirdim. Yine aynı bölümde doktoramı tamamladıktan sonra Amerika ve Avrupa’daki en iyi üniversitelere araştırma için gittim.
Doktora tezim birleşik alan teorilerinde manyetik monopollar ve kuark hapsi üzerineydi. Bu teorik çalışma yıllar sonra hala bana atıf getirebiliyor. Doktora sonrası süpergravitasyon ve sicim teorilerine ilgi duyup öğrendim. Geometri ve topolojinin fizikteki uygulamalarına baktım. Türkiye’de temel bilimlere verilen ödüllerin tümüyle onurlandırıldım: Sedat Simavi Vakfı Fen Bilimleri Ödülü (1989), Prof.Dr. Mustafa Parlar Vakfı Bilim Ödülü (1993), TÜBİTAK Bilim Ödülü (1996). 2001’den bu yana Koç Üniversitesi’ndeyim.
Şu sıralar araştırma yaptığım bir konu yüksek boyutlu kozmoloji modelleri üzerine. Öte yanda kuantum bilişim ve kontrol teorilerini de yakından izlemekteyim. İlgi alanımın böyle geniş bir spektrumda bulunmasının nedeni hepsinin ortak bir cebirsel geometrik yapısı olduğunu fark etmemdir. Önümüzdeki yıllarda bu yapının daha belirginleşeceğini umuyorum.
Koç Üniversitesi Kimya Bölümü’nde lisans öğrencilerinin de büyük katkılarıyla yapmakta olduğumuz temel bilimsel araştırmalar yüzey ve polimer fizikokimyası üzerine yoğunlaşmaktadır. Nesneler küçüldükçe, yüzeylerin önemi artar.
Metrenin milyarda biri (nanometre) boyutlarındaki yapıların ve aygıtların kullanıldığı yeni teknolojilerin yüzey fizikokimyasındaki yeni bulgulardan bağımsız gelişebilmesi mümkün değildir. Yeni teknolojiler geliştirebilmek, teknolojide liderlik ancak çok iyi eğitim almış bilim insanları ile mümkündür. Bugün Koç Üniversitesi Kimya Bölümü’nü tercih eden öğrenciler aldıkları eğitim ve birinci sınıftan itibaren yer aldıkları araştırma grupları içinde kazandıkları tecrübe ile yeni teknolojilerin temellerini atacak sayılı kişiler arasında yerlerini alacaklardır.
Prof. Demirel Bursa Anadolu Lisesi’den mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği/Fizik çift anadal programını bitirdi. Doktorasını Fizik’te A.B.D.’de Illinois Üniversitesi Urbana-Champaign’de yaptı. Amsterdam’da Atom ve Molekül Fiziği Enstitüsü’nde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştıktan sonra 1997 yılında Koç Üniversitesi Kimya Bölümü’ne öğretim üyesi olarak katıldı. 2008 yılında profesörlüğe yükseldi. 1999 yılında TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü, 2001 yılında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı (GEBİP) Ödülü’nü aldı. 2006 yılında TÜBA’ya asosiye üye olarak seçildi.
Matematik beş bin yıllık yazılı bir tarihi olan, insan dehasının en ihtişamlı eseridir. Bütün bilimlerin temeli olması nedeniyle, bilimler arasında çok özel bir yere sahiptir. Koç Üniversitesi Matematik Bölümü’ndeki öğretim üyeleri teorik ve uygulamalı matematikte ve matematiksel fizikte uluslararası çalışmalarıyla seçkin bir konuma gelmiş bilim insanlarıdır.
Her yıl Matematik Bölümü mezunlarının yarıya yakını tam burslu olarak Amerika’nın ve ülkemizin en iyi üniversitelerinde, gerek matematik ve gerekse de ekonomi gibi dallarda doktora programına kabul edilmektedirler. Diğer öğrenciler ise sigorta şirketleri, bankacılık sektörü, bilgisayar şirketleri ya da eğitim sektöründe kolayca iş bulabilmektedirler.
Doç. Dr. Burak Özbağcı 1972 yılında Konya’da dünyaya gelmiştir. Harita mühendisi olan babasının ona çok küçük yaşlardan itibaren anlattığı geometri dersleri ile matematikle ilgilenmeye başlamış ve Ankara Fen Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1990 ÖYS sınavında Türkiye 16.sı olarak ODTÜ matematik bölümüne girmiştir. Bölümü üç yılda birincilikle bitiren Özbağcı, mezun olduktan sonra California Üniversitesi, Irvine’da doktorasını tamamlamıştır. Doktora sonrasında ise üç yıl boyunca Michigan Devlet Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışmış ve dersler vermiştir. 2002 yılından itibaren Koç Üniversitesi’nde çalışmaya başlayan olan Özbağcı, 2003 yılında Türkiye Bilimler Akademisi tarafından verilen Seçkin Genç Bilim İnsanı Ödülü’nü, 2006 yılında ise TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü almaya hak kazanmıştır. Yine 2006 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Fen Bilimleri Ödülü’nü Özbağcı’ya layık görmüştür. 2007 yılında Mustafa Parlar Vakfı Araştırma Teşvik Ödülü’nü almaya hak kazanan Özbağcı, 2008 yılında Masatoshi Gündüz İkeda Bilim Ödülü’nü kazanmıştır.
Milletlerarası Özel Hukuk Yardımcı Doçenti olarak görev yapıyorum. Milletlerarası Özel Hukuk Dersi'nin yanı sıra, milletlerarası ticari tahkim ve Avrupa devletler özel hukuku seçmeli dersleri ile İşletme Fakültesindeki yüksek lisans (executive MBA) programı çerçevesinde Uluslararası Ticaret Hukuku derslerini yürütüyorum.
Lisans derecemi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden aldıktan sonra, yüksek lisans eğitimime Hollanda ve Almanya’da devam ettim. Özel Hukuk Doktorası'nı Almanya’daki Konstanz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “magna cum laude” derecesi ile tamamladım. Doktora öğrencisi iken Konstanz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yabancılar Hukuku kürsüsünde araştırma görevlisi olarak, German Marshall Fund tarafından desteklenen bir projede çalışma fırsdatı buldum. Bu proje kapsamında vatandaşlık ve yabancılar hukuku alanında birçok uluslararası tebliğ sundum. Koç Üniversitesi’nde çalışmaya başladıktan sonra araştırmalarıma Hamburg’taki Max-Planck Enstitüsü’nde sürdürdüm. 2010 yılında Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin Willem C. Vis International Commercial Arbitration Moot yarışmasına katılmasını teşvik ederek takımın koçluğunu yürüttüm. 2011 yazında gittiğim, Harvard Üniversitesi CMES-Koç Üniversitesi Misafir Öğretim Üyesi Programı çerçevesinde Haksız Rekabetten ve Aldatıcı Reklamlardan Doğan Uyuşmazlıklarda Uygulanacak Hukuk adlı monografik eserim bulunuyor.
İktisat sınırlı kaynakları en etkin bir şekilde kullanmayı amaçlayan, insan davranışını matematiksel metotlarla modelleyerek ölçülebilir çıkarımlar yapan bir disiplindir. Kişinin bütçesini en uygun bir şekilde kullanmasından kız öğrencilerin daha aktif bireyler olarak hayata katılmasına, organ bağışlarının sistematiğinden firmanın karlılık hesaplarına, hükümet harcamalarının işsizlik üzerinde etkilerinden Merkez Bankası kararlara kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan uygulama alanı vardır. Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü’ndeki öğretim üyeleri bu geniş yelpazede yaptıkları uluslararası araştırmalarıyla en saygın dergilerde yayınları bulunan seçkin bilim insanlarıdır.
Her yıl Ekonomi bölümü mezunlarının yaklaşık yüzde 40’ı yüksek lisans eğitimine devam ederken yüzde 50’si özel sektörde finans, pazarlama ve araştırma alanlarında iş imkanlarını tercih etmektedir.
Prof. Dr. Selva Demiralp, 2000-2005 arasında Federal Reserve Board’da ekonomist olarak çalıştıktan sonra 2005 yılında Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü’ne katıldı. 2016 yılı itibarıyla Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu direktörlüğünü üstlenen Demiralp 2013-2019 arasında Milliyet Gazetesinde halen de BBC Türkçe’de köşe yazıları yazmaktadır. Geçtiğimiz on yıl boyunca Federal Reserve, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve TCMB gibi birçok merkez bankası ile ortak çalışmalar yapan Demiralp, ECB’de danışman olarak da çalışmıştır.
Prof. Dr. Demiralp’in para politikası üzerine yaptığı araştırmalar, TÜBİTAK’ın birçok araştırma fonu yanında Avrupa Komisyonu International Outgoing Fellowship (IOF) gibi zorlu fonlar tarafından desteklenmiştir. Makaleleri Journal of Money, Credit, and Banking ve Journal of Economic Dynamics and Control gibi önde gelen ekonomi dergilerinde yayımlanmıştır.
“Koç Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencileri, öğretim üyeleri, idari yapısı, araştırmaları, eğitim kalitesi, ve öğrencilerine sunduğu fırsatlar açısından sadece Türkiye’nin değil, ülkemizin bulunduğu geniş bir coğrafyada en öne çıkan işletme okullarından biri olduğunu dünya çapındaki başarılı çalışmalarıyla göstermektedir.”
Küresel ekonomik kriz bloklar ve ülkeler arasındaki dengeleri hızla değiştirmekte, aynı zamanda yükselen ekonomilerin ağırlıklarını giderek hissettirdikleri cok-kutuplu yeni bir dünya düzenini beraberinde getirmektedir. Batı-merkezli küreselleşmenin temellerinin zayıflaması ise liberal demokrasinin geleceğini derinden etkileyecektir.
Ziya Öniş, Koç Üniversitesi’nde uluslararası politik ekonomi profesörü ve Küreselleşme ve Demokratik Yönetişim Merkezi (GLODEM) Direktörüdür. Koç Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Enstitüsü Direktörlüğü görevinde bulunmuştur. Profesör Öniş, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne katılmadan önce Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünde öğretim üyesi olarak görev almıştır. Öniş’in son dönem çalışma alanları küreselleşmenin politik ekonomisi, krizler ve kriz sonrası dönüşümler, Türkiye’nin Avrupalılaşma ve demokratikleşmesi sürecleri ve Türk dış politikasında yeni yönelimlerdir.
Doktoramı ABD’de Northwestern Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndüm ve 2010 yılında Koç Üniversitesi’nin Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’ne katıldım. Koç Üniversitesi bünyesinde olmaktan gurur duyuyorum.
Üniversite her yönden araştırmalarımı destekliyor ve gerek arazide gerekse laboratuvarda çalışmalarımı sürdürmem için bana gereken kolaylığı sağlıyor. Yazları kazı çalışmalarım çerçevesinde Bursa yakınlarında günümüzden 8500 yıl öncesine yani Neolitik Döneme tarihlenen Barcın Höyük Projesinin eş başkanlığını sürdürmekteyim. Bunun dışında akademik yıl süresince laboratuvar araştırmalarım kapsamında arkeolojik tabanlardan alınan toprak örneklerin kimyasal analizlerini yaparak mimari mekânlarda gerçekleşmiş olan işlevleri anlamaya çalışan ayrı bir projem daha bulunmakta. Üniversitemiz bünyesinde disiplinler arası bir yaklaşımla arkeolojik çalışmaları yürütebileceğimiz gerekli cihaz, ekipman ve malzeme koleksiyonlarıyla donatılmış bir laboratuvarımızın mevcut olması bu açıdan benim için çok büyük bir nimet. Dersler ve araştırmalarımın dışında zamanımın büyük bir kısmı ya arkeoloji ya da kimya laboratuvarlarında geçiyor. Söz konusu çalışmaları Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü öğrencileriyle beraber yürütüyorum. Bu sayede öğrenciler gerek arazi ve kazı deneyimi konusunda gerekse laboratuvar ve analizler konusunda eğitim kazanma fırsatına sahip oluyorlar. Bunun dışında arkeoloji derslerini işlemekten büyük zevk alıyorum çünkü özellikle metot derslerimizi laboratuvarımızda malzemeyle iç içe işliyorum. Sonuçta öğrenciler de sadece teorik bilgilerle değil malzemeyi uygulamalı bir şekilde öğrenebiliyorlar. Koç Üniversitesi’nin yarattığı böylesine donanımlı ve destekleyici bir ortamda çalışabilmek benim için ve öğrencilerim için ideal bir ortam sağlamakta.
Doktoramı British Columbia Üniversitesi’nde (Kanada) Karşılaştırmalı Edebiyat üzerine yaptım. 2009 yılında, doktoramı tamamladıktan hemen sonra, Koç Üniversitesi İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’ne katıldım.
Karşılaştırmalı Edebiyat'ın, özellikle Amerika'daki uzun geçmişi dikkate alındığında, Türkiye'de göreceli olarak yeni bir alan olduğu söylenebilir. Akademik kariyerim açısından Koç Üniversite'nde açılan bu bölümün ilk akademisyenlerinden biri olmak benim için çok değerli bir fırsat oldu. Araştırma alanım modern Türk ve Avrupa edebiyatı ile ilgili. Şu anda Avrupa’da yaşayan ve Avrupa dillerinde eserler veren göçmen yazarlar üzerine çalışıyorum. Bu yazarların eserlerini incelerken hem geride bıraktıkları hem de yerleştikleri ülkelerin kültürlerini anlamak gerekiyor. İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü sadece Batı edebiyatına değil, dünya edebiyatının farklı örneklerine yer verdiği için bana ideal bir çalışma ortamı sağlıyor.
Meslektaşlarım farklı dönemler ve kültürlerde ortaya çıkan edebi ve kuramsal metinler üzerine eğitim görmüş akademisyenler. Birbirimizle fikir alışverişinde bulunmak üzerinde çalıştığımız projelere farklı merceklerden bakabilmemizi sağlıyor. Bireysel araştırmalarımızın ve verdiğimiz derslerin yanısıra hepimiz yaratıcı yazın, tercüme ve editörlük gibi alanlara ilgi duyuyoruz. Akademik yıl boyunca Edebiyat Kulübü’ndeki öğrencilerimiz ile birlikte çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Seminerler, atölye çalışmaları ve konferanslar aracılığıyla öğrenciler, yerli ve yabancı yazarlar, çevirmenler, editörler ve akademisyenlerle bir araya gelerek tartışma fırsatı elde ediyorlar. Böylece mezun olduktan sonra hangi mesleklere atılabilecekleri konusunda daha iyi bir fikir sahibi oluyorlar.
Koç Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 2001 yılında mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Pennsylvania Üniversitesi’nde (PA, ABD) tamamladım. 2010 yılından beri Koç Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü öğretim üyesi olarak çalışmaktayım ve yeni medya teknolojileri ve sosyal medya ve reality televizyonu üzerine araştırmalar yapmaktayım.
Bu araştırmalarda özel yaşamın ve gizliliğin korunmasına yönelik sosyal politikalar, günümüz toplumunda röntgencilik eğilimi ve bu eğilimlerin sosyal medya kullanım alışkanlıklarına etkileri üzerine odaklanmaktayım.
Medya ve Görsel Sanatlar Bölümünü farklı kılan en önemli özellik medya, iletişim, görsel sanatlar ve kültür alanlarında çok farklı görüş açılarının bir arada harmanlandığı eğitim ve araştırma programıdır. Böyle bir ortamda, her ders, her proje ve her sohbet yepyeni bir fikir için eşi bulunmaz bir ilham kaynağı olabiliyor.
Yrd. Doç. Dr. Fuat Balcı öğretim üyesi olduğu Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunudur. Doktora çalışmalarını Rutgers Üniversitesi’nde (NJ, ABD) tamamlayıp, doktora sonrası araştırmalarını Princeton Üniversitesi Nörobilim Enstitüsü’nde (NJ, ABD) sürdüren Dr. Balcı, 2011’de bölümümüze öğretim üyesi olarak katılmıştır.
Yrd. Doç. Dr. İlke Öztekin lisans derecesini Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden aldıktan sonra, doktora çalışmalarını New York Üniversitesi’nde (NY, ABD) tamamlamıştır. Doktora sonrası araştırmalarını Brown Üniversitesi’nde Bilişsel, Linguistik, ve Psikoloji Bilimleri’nde sürdüren Dr. Öztekin, bölümüze 2010’da katılmıştır.
Dr. Balcı ve Öztekin bellek, zamanlama, ve karar verme konularını araştıran ortak bir psikoloji araştırma laboratuvarı yönetmektedir. Laboratuvarda sürdürülen araştırmalar bu konulara hem davranışsal hem de nörobilim açısından yaklaşmaktadır. Zamanlama, Bellek, ve Karar Verme Laboratuvarı Koç Üniversitesi lisans öğrencilerine bilişsel psikoloji ve davranışsal/bilişsel nörobilimin güncel araştırmalarına katkıda bulunma olanağı sunmaktadır.
İnsanoğlunu diğer tüm canlılardan ayıran en önemli yetenek nedir? Akıl, düşünme, veya karar verme mi? (d) Hiçbiri... Doğru yanıt: “kendi türünün üyeleri arasında istemli haberleşme olanağı sunan çözümler ve sistemler geliştirebilme” yeteneğidir.
Gerçekten de, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen telefon, cep telefonu, radyo, TV, bilgisayar, radar, İnternet, ve uydu ağları gibi cihazlar ve sistemlerin hepsi insanlığın binlerce yıldır geliştirdiği bu yeteneği mühendislik ile birleştiren Elektrik-Elektronik Mühendisleri tarafından tasarlanmıştır. Peki dünyanın en küçük radyosunun sadece 500 nanometre, yani bir saç telinden bile 500 kat daha ufak olduğunu biliyor muydun? Bu kadar küçük bir radyo ile akla gelen her şeyin İnternet’e bağlanabilmesini sağlayarak Dünyayı değiştirmek için çalışanlar yine bizleriz... Elektrik-Elektronik Mühendisliğinin önemli bir alanı olan nanoteknoloji, oldukça yenilikçi malzemeler olan karbon nanotüpler veya grafen nanoşeritlerden yararlanarak, nano boyutlarda işlemci, pil ve hafıza gibi elemanların ve çok küçük boyutlarda makinelerin tasarlandığı bir alandır. Nano boyutlardaki bu makinelerin birbirleriyle haberleşerek oluşturacakları sistemlerle, çok yüksek hızlarda süper bilgisayarlar yapmaktan, canlılardaki çeşitli hastalıkları iyileştirmeye kadar pek çok devrim başarılabilecek. Nano haberleşme, bu amaçla, nano boyutlardaki sistemler için haberleşme teknikleri geliştirilen, oldukça ileri bir araştırma dalıdır. Nano boyutlardaki haberleşme için, yapay malzemeler dışında, vücudumuzun kendi içinde kullandığına benzer şekilde, bilgi taşıyıcı moleküller de kullanılabilmektedir. Aslında sen bu satırları okuyorken, gözünden beyninin belirli bir bölgesine kadar ulaşan sinir hücrelerinin üzerinde de nano boyutlarda elektriksel bilgi iletimi, yani bir başka deyişle nano haberleşme gerçekleşmektedir. Geliştirilecek olan moleküler haberleşme teknikleri, insandaki, hücreler ve organlar arasındaki haberleşme eksikliğinden kaynaklanan dolaşım bozukluklarının, kalp ve sinir sistemi hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılabilecektir. Bu yönüyle Elektrik-Elektronik Mühendisliği tıp alanıyla da yoğun işbirliği içerisindedir. Haberleşmenin yanı sıra, ses ve görüntü gibi sinyallerin matematiksel olarak incelendiği sinyal işleme, haberleşmede kullanılan anten tasarımının veya elektromanyetik dalgaların teorisinin çalışıldığı elektromanyetik, yüksek gerilim hatları ve yüksek voltajlı sistemlerin ele alındığı güç elektroniği, mikro-ölçekli elektromekanik sistemlerin geliştirildiği MEMS, bilgisayar işlemcilerinin, çiplerin ve pek çok elektronik devre tasarımın yapıldığı elektronik, devre ve sistemlerin amaçlanan ve planlanan şekilde çalışmasının sağlandığı kontrol gibi alanlar da, Elektrik-Elektronik Mühendisliğinin çalışma alanındadır. Yıllardan beri, en iyi öğrencilerin tercih ettiği, bu sayede çok başarılı öğretim üyelerinden eğitim alma ve onlarla araştırma yapma imkanı sunan ve de geçerliliğini hiç kaybetmeyecek temel bir mühendislik disiplinidir. Elektrik-Elektronik Mühendisliği bünyesinde, analitik düşünce gücüne sahip ve yaratıcı her öğrenciye hitap edecek bir alt alan mutlaka yer almaktadır.
Rekabetin giderek arttığı günümüzde maliyetleri en aza indirmek, pazar payını artırmak, müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutmak, verimliliği artırmak, iş dünyasında var olabilmenin vazgeçilmez ön koşulları haline gelmiştir.
Endüstri mühendisliğini diğer mühendislik dallarından ayıran en önemli özellik, bu tür hedeflere ulaşma sürecinde sistemlerin tüm bileşenlerinin göz önüne alındığı bütünsel bir yaklaşımın benimsenmesidir. Bu bağlamda sistemler, girdileri, kısıtlı kaynakları, süreçleri ve çıktıları olan bir bütün olarak tanımlanmaktadır. Hem üretim sistemleri, hem de hizmet üreten sistemler, endüstri mühendisliği alanına girdiği için endüstri mühendisleri, edindikleri sistem yaklaşımı sayesinde hem imalat sektöründe, hem de hizmet sektöründe (finans, sağlık, kamu, lojistik, vb.) çok farklı alanlarda çalışma olanağı bulabilmektedir. Günümüzün sürekli ve hızlı değişim süreci içerisinde endüstri mühendisliğinin sağladığı bu esneklik, önemli bir fark ve avantaj olarak ortaya çıkmaktadır.
Endüstri mühendisliği, temel olarak bu tür entegre sistemlerin tasarlanması, verimli bir şekilde işletilmesi ve iyileştirilmesi ile ilgilenmektedir. Benim araştırma konularım, bu tür sistemlerin tasarlanması, işletilmesi ve iyileştirilmesi sürecinde ortaya çıkan problemlerin en iyi çözümünü bulabilmek için etkin ve hızlı çözüm yöntemlerinin geliştirilmesi olarak özetlenebilir. Şimdiye kadar yapmış olduğum çalışmalar arasında Türkiye'deki bir otomobil fabrikası için yedek parça dağıtım sisteminin en düşük maliyetli olacak şekilde tasarlanması ve yeni nesil 4G haberleşme teknolojisini kullanacak olan iletişim sistemlerinin en düşük maliyetli ve en yüksek verimde çalışacak şekilde tasarlanması yer almaktadır.
Ortaya çıkan problemlerin çözülebilmesi için sistem bileşenleri arasındaki ilişkiler, matematiksel modeller kullanılarak formüle edilmekte ve geliştirilen modellerin çözümü için bilgi teknolojilerinden sıklıkla faydalanılmaktadır. Dolayısıyla endüstri mühendislerinin iyi bir matematiksel alt yapıya ve analitik düşünme yeteneğine sahip olmaları ve bilgi teknolojilerini etkin bir şekilde kullanabilmeleri büyük önem taşımaktadır. Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü lisans programı, öğrencilerin bu alt yapıyı edinmiş ve sistem yaklaşımını benimsemiş mühendisler olarak mezun olmalarını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.
Çevresindeki ekonomik, toplumsal ve siyasal dönüşümler, Türkiye'yi küresel ve bölgesel anlamda daha aktif ve dinamik bir dış politika içine itmiştir. Bu süreç ülkede son on yıllar içinde görülen liberal demokratik siyasal gelişmeleri de derinden etkilemektedir.
Türkiye’deki seçim sisteminden Avrupa Birliği ile müzakerelere, artan sivil toplum etkinliklerinden Kıbrıs sorununa, komşu ülkelerinden biri olan İran’ın nükleer alandaki etkinliklerinden Suriyeli mültecilere kadar küresel, bölgesel ve yerel siyasetin en sıcak konuları, Türkiye'deki ve başka ülkelerdeki akademisyen ve araştırmacıların yakından takip ettiği konular arasına girmiştir. Öyle görünüyor ki, 21. yüzyılda siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler disiplinleri güncel siyasetin küresel ve tarihsel alanlarla irtibatını kurmak ve bu bağlamda gündeme gelen bilimsel sorulara cevaplar aramak nedenleriyle hergün biraz daha önem kazanacaktır.
Ahmet İçduygu, Koç Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Profesörü ve Göç Araştırmaları merkezi (MiReKoc) Direktörü’dür. Profesör İçduygu, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne katılmadan önce Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev almıştır. Prof. İçduygu Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar adına araştırmalar yürütmüş ve danışmanlık yapmıştır. İçduygu’nun son dönem çalışma alanları uluslararası göç, vatandaşlık ve sivil toplum, sığınma hareketleri ve Akdeniz çalışmalarıdır. İçduygu 2012 yılında Türkiye Bilim Akademisi Asli Üyeliği’ne seçilmiştir.
Profesör Can Erkey akademik kariyerine 1995 yılında University of Connecticut Kimya Mühendisliği Bölümünde başladı. 2001 yılında doçentliğe ve 2006 yılında profesörlüğe terfi edildi. 2005 ve 2006 yıllarında yeni kurulan Kimya, Malzeme ve Biyomoleküler Mühendisliği bölümünde bölüm başkanlığı yaptı.
Daha sonra 2006 yılında Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği bölümüne professor olarak katıldı. Prof. Erkey’in araştırmaları yeni nanoyapılı malzemelerin geliştirilmesi üzerine yoğunlaşmıştır. Bu malzemeler ısı yalıtımı için aerojeller ve kompozitleri, yakıtların dönüşümü için destekli katalizörler ve ilaç salınımı için gözenekli malzemeler olarak sıralanabilir. Prof. Erkey’in çalışmaları TÜBİTAK, Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı, TÜPRAŞ ve AKSA firmaları tarafından desteklenmektedir. 11 kişilik bir araştırma gurubu ile çalışmalarını yürüten Prof. Erkey’in 2040 tane atıf almış 92 tane makalesi ve 6 tane patenti vardır. Ulusal ve uluslararası konferanslarda, üniversitelerde ve şirketlerde toplam 145 tane konuşma vermiştir.
Bir binanın koridorlarında bir robot ile beraber masa taşıdığınızı hayal edin. Acaba, böyle bir robotu nasıl tasarlamalı ve programlamalıyız ki, bu görevi yerine getirirken bir insan gibi davransın? Örneğin, masayı sizinle beraber iterken veya çekerken uygulayacağı kuvveti nasıl kontrol etsin? Bir koridorun köşesini dönerken, sizin niyetinizi yine dokunsal etkileşimlerden anlayıp size en iyi desteği nasıl versin?
Veya arkanızda bir boşluk olduğunu fark edip, masaya uygulayacağı kuvvetlerle sizi nasıl yönlendirsin ve tehlikeden uzaklaştırsın? Bu ve benzeri soruların cevaplarını Koç Üniversitesi bünyesi altındaki Robotik ve Mekatronik Laboratuarında (RML, http://rml.ku.edu.tr) yüksek lisans ve lisans öğrencileri ile beraber arıyoruz. Laboratuarımızdaki araştırma çalışmaları insanlar ve robotlar arasındaki çok-modlu duyusal etkileşimlerin incelenmesi üzerine yoğunlaşmıştır. Biz, özelikle gerçek, sanal ve uzaktan kumandalı dünyalarda, insanlardaki dokunma hissi, robotlara dokunma hissinin kazandırılması, ve insan-robot etkileşimleri ile ilgileniyoruz. RML de çalışan öğrenciler elekro-mekanik sistemler, kontrol mühendisliği, biyomekanik, robotik, fiziksel bazlı modelleme ve simülasyon, ve sanal dünyalar üzerine pratik tecrübe kazanıyorlar. Bu konularda araştırma yapmak için gerekli bilgi birikimlerini ise lisans eğitimleri sırasında Makina Mühendisliği programından aldıkları, mekanik, materyal, makine tasarımı, dinamik, ve kontrol sistemleri gibi zorunlu dersler ve “Mekatronik ve Robotik” sertifika programı kapsamında aldıkları seçmeli dersler ile oluşturuyorlar.
Prof.Dr.Önder Ergönül, 1989’da Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu, 1996’da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalında ihtisasını tamamladı. 2003 yılında Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu’nda sayısal analizler alanında halk sağlığı yüksek lisans derecesi (MPH) aldı.
2000-2002 yılları arasında Utah Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Epidemiyoloji bölümünde araştırmacı olarak çalıştı, 2003-2006 yılları arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği’nde ve 2006-2010 yılları arasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’nda çalıştı.“Crimean-Congo Hemorrhagic Fever: A Global Perspective” başlıklı kitabın (Springer, 2007) editörüdür ve bu alanda çok sayıda yayını bulunmaktadır. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve yeni ortaya çıkan enfeksiyonlar konusunda, ESCMID (Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği), NIH (Amerika Birleşik Devletleri, Ulusal Sağlık Enstitüsü), DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü), Avrupa Birliği, Avrupa Hastalıkları Kontrol Merkezi (ECDC) toplantılarında oturum başkanlığı, konuşmacı ve uzman olarak görevler yaptı. Tajikistan’da 2009 yılında Kırım Kongo Kanamalı Ateşi salgını kontrolünde uzman olarak çalıştı. Avrupa Birliği 7. Çerçeve programı kapsamında yürütülen “Vektörlerle Bulaşan Viral Hastalıklar” (2008-2011) projesinin yürütme kurulu üyesidir. Bayındır Hastanesi Araştırma Ödülü (2004) ve Türk Tabipleri Birliği, Prof.Dr.Nusret Fişek Halk Sağlığı Bilim Ödülü (2007) sahibidir. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği’nin (KLİMİK), 2011 yılından itibaren genel sekreterliğini yürütmektedir. Halen, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı’nda profesör ve Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı olarak görev yapmaktadır.
Enfeksiyon Hastalıkları Alanında İlerlemeler için Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Önemli Bir Fırsattır
Enfeksiyon hastalıkları geçmiş yıllara göre dinamik bir gelişim içindedir. Son 30 yılda, insanlarda hastalık yapan 30’u aşkın yeni enfeksiyon etkeni saptanmıştır. Örneğin, ülkemizde 10 yıl önce saptanan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) artık önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. İnfluenza A H1N1 (domuz gribi) salgını, enfeksiyon hastalıklarının önemini gösteren en taze örnektir ama kesinlikle son olmayacaktır. Daha önce ismini bile duymadığımız, Chikungunya, Hendra gibi virüsler salgın etkenleri olarak öne çıkmaktadırlar. Enfeksiyon hastalıklarının tanı ve tedavisinde pek çok yenilikler ve buluşlara gebe bir dönemdeyiz. Türkiye, enfeksiyon hastalıkları alanında çalışmalar açısından Avrupa’nın potansiyeli en yüksek ülkesidir. Bizde olan hastalık ve sorunlara çözümlerin dışarıdan geldiği dönemini kapatıp, artık kendi çalışmalarımızı yapma dönemine geçiş için Koç Üniversitesi en iddialı ve öne çıkan bir okuldur.
Bu idealin gerçekleştirilmesinde, Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin en önemli avantajlarından biri, diğer fakültelerden bilim insanlarıyla işbirliğine girerek sinerji yaratmak ve bu sayede bilimsel yaratıcılığı artırmaktır. Bu sayede, önümüzdeki dönemde önemli bilimsel çalışmalar yürütmek ve yeni ürünler ortaya koymak mümkün olacaktır. Bu açıdan, kimya, fizik, matematik gibi temel bilimler, mühendisliğin tüm dalları ve sosyal bilimlerle tıbbı yeniden harmanlamak yoluyla yaratıcılığın önünün açılacağını sanıyorum.
Koç Üniversitesi Tıp Fakültesinin bir başka avantajı, öğrencilerin henüz okulun ilk yıllarında araştırma teknik ve yöntemlerini öğrenmeleridir. Yaz aylarında yapılan araştırma yöntemleri kursu Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi ile işbirliği içinde düzenlenir. Dileyen öğrenciler bu kursa da katılabilirler. Program direktörlüğünü yaptığım bu kursta, epidemiyoloji ve istatistiğin temelleri anlatılır, bilimsel yazı yazmanın önemi ve kuralları öğretilir. Sonuç olarak, tıp öğrencilerinin sürekli araştırma motivasyonu içinde çok iyi birer hekim-bilim insanı (physician-scientist) olacaklarına inanıyorum.
Prostat kanseri, kansere bağlı ölümlerde en temel sebep olan, Avrupalı ve Türk erkeklerde sıklıkla teşhis edilen kanserlerden biridir. Kanser erken teşhis edilirse, genellikle radyoterapi veya cerrahiyle iyileştirilebilir. Ancak bölgesel olarak ilerlemiş, yineleyen ya da metastatik bir prostat kanserini kontrol altına almak çok daha zordur.
Bu hastalar çoğunlukla androjen reseptörünün (AR) aktivasyona engel olmak için tasarlanan androjen baskılayıcı terapi ile tedavi edilirler. Başlangıçta başarılı olmasına karşın, bu tedavinin etkinliği genellikle geçicidir ve sağ kalan tümör hücrelerinde neredeyse her zaman “hormon direnci” görülür. Bu geç evredeki hastalar için tedavi seçenekleri çok sınırlıdır ve ortalama yaşam süresi yaklaşık 1-2 yıldır. Bu hormon direncine rağmen, uygunsuz AR aktivasyonunun kanserin tekrar büyümesine neden olmasıyla ilgili önemli kanıtlar vardır. Geç evre hastalarında bile AR, hormon dirençli prostat kanserini iyileştirmek için en etkili tedavi hedefi olmaya devam etmektedir. Bu nedenle benim araştırmanın amacı, daha iyi tedaviler geliştirmek gayretiyle AR sinyalizasyonu için gerekli olan hücresel “partner” tanımlamak ve karakterize etmektir. Bu esas “partner”ı hedefleyerek uygulamada kanserin büyümesini önleyebiliriz.
2005 yılında British Columbia Üniversitesi’nden Mikrobiyoloji ve İmmunoloji dalında lisans eğitimimi aldım. Bu eğitim sonrasında 2009 yılında Oxford Üniversitesi’ne giderek doktora derecesi elde ettim. Eğitimime ek olarak AnorMED Inc.’de Farmakoloji Araştırmacısı (2005) ve Vancouver Prostat Merkezi’nde de doktora sonrası araştırma görevlisi (2009) olarak çalıştım. Araştırmam Marie Curie Kariyer Entegrasyon Projesi, Michael Smith Vakfı Sağlık Araştırma Bursu ve NSERC Lisansüstü Bursu gibi birçok farklı bursla desteklendi. Bunlara ek olarak, VCHRI Rising Star Bilim Ödülü, Lorne Sullivan En İyi Temel Bilimler Araştırma Ödülü, Linacre Koleji Kanada Ulusal Bursu, J. Fred Muir Memorial Bilim Bursu ve British Columbia Hükümet Bursu gibi birçok burs ve ödül aldığım için kendimi şanslı hissediyorum.
24.9.1960 da Balıkesir de doğdu. Ortaöğrenimini İstanbul Erkek Lisesinde tamamladıktan sonra 1984 de istanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu. 2 yıl Elazığ Karakoçan Sağlık Ocağı tabibliğini takiben 1986 da İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim dalında başladığı uzmanlık eğitimini 1990 yılında tamamladı. Aynı bölümde 1994 de doçent,2000 yılında profesör oldu.
Kariyeri boyunca Almanya Mainz ve Mannheim Tıp Fakültelerinde DAAD ve Alexander v.Humboldt kurumları bursiyeri olarak ve Mayo Klinik Rochester da ESWL/ endoüroloji ve ürolojik onkoloji / laparoskopi alanlarında çalıştı. 1996-1998 yılları arasında Heidelberg Üniversitesi Mannheim Tıp fakültesi Üroloji Kliniğinde kadrolu öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2002 yılından beri Amerikan Hastanesi Üroloji Bölüm şefi olarak çalışan Dr.Esen, 2006-2008 yılları arasında Türk Üroloji Derneği başkanlığı yaptıktan sonra 15.3.2011 tarihinde kamudaki görevinden emekliye ayrıldı ve 1.4.2011 de Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyeliğine atandı. Dr.Figen Esen ile evli ve 1 çocuk sahibi olan Dr.Tarık Esen 2006 yılından beri Avrupa Üroloji Derneği (EAU)Board üyesi ve EAU Young Urologist Office başkanı olarak da görev yapmaktadır.
Köklü geçmişe sahip bir kamu üniversitesi tıp fakültesi öğretim üyeliğinden tıp fakültesi yeni kurulan bir vakıf üniversitesine geçerken deneyimli bir öğretim üyesi olarak aklınızdan geçenler, tedirginlikleriniz ama bunları dengeleyen umutlarınız ve heyecanınız muhtemelen hekim olmayı aklına koymuş çok başarılı bir öğrencinin tıp fakültesi seçiminde yaşadıklarının benzeri olsa gerektir. Neden çok köklü , öğretim kadrosu nicelik olarak da zengin,hasta çeşitliliği yüksek bir fakülte değil de yeni kurulan bir fakülte seçilmelidir? Bu seçimle kişi kapasitesine yazık ediyor olabilir mi? Bu soruların cevapları cevaplayanın seviyesi ne olursa olsun-ister öğretim üyesi, ister öğrenci- öncelikle kişiseldir. Ancak bunun dışında esas mukayese -ki sorulara cevaplar bu mukayeseden türetilecektir- çoğu zaman kalabalık, imkansızlık, rutin içinde kaybolma ve motivasyonsuzluk ile yenilik,birlikte öğrenme ve geliştirme, hertürlü eğitim enstrümanına kolay ulaşma ve adeta kişiselleşmiş eğitimde çok yakın olma fırsatı bulmuş öğrenci-öğretim üyesi interaksiyonu arasında olacaktır. Bu mukayesenin pek de kolay olmayacak şekilde mutlak galibini aramaktansa ağırlık noktalarınızı belirlemek ve kararınızı ona göre şekillendirmek en doğrusudur. Koç Üniversitesi çok da uzun sayılmayacak akademik geçmişinde ulaştığı saygın nokta itibari ile bu mukayeseden yenilikçi görüşün galip çıkmasını en azından kolaylaştıracak, zorlanarak vermiş gibi hissettiğiniz kararınızın en doğru karar olduğunu size yaşayarak tescil ettirecek tüm unsurlara sahiptir.Dolayısı ile Koç Üniversitesi Tıp Fakültesinde Tıp okuma kararınız cesaretinizin değil sizi tarifleyen en baskın karakteristiğinizin yani analitik çözümleme yeteneğinizin sonucu olacaktır.
İngilizce Hazırlık Okulu olarak amacımız, öğrencilerimize birinci sınıfa başlamadan önce İngilizce bakımından ihtiyaç duydukları desteği vermektir. Hiçbir birey birbiriyle aynı olmadığından, öğrencilerimize İngilizce altyapılarına uygun olarak daha kişiye özel bir eğitim sunuyoruz. İster İngilizceyi en baştan öğreniyor olsunlar, ister daha ileri düzeyde ve akademik İngilizceye odaklanıyor olsunlar, İngilizce Hazırlık Okulu olarak tüm öğrencilerimize Koç Üniversitesi’nde görecekleri derslerinde İngilizce bilgisi bakımından kendilerine güvenebilmelerini ve başarılı olabilmelerini sağlayacak dil becerilerini kazandırıyoruz.
Elektrik-Elektronik Mühendisleri, problemlerin ve sistemlerin karmaşıklığı karşısında yılgınlık göstermeden, matematiği ve sistematik yöntemleri, ve gerektiği zaman güçlü bilgisayarları da akıllı bir şekilde kullanarak çözüm üretirler.
Elektrik-Elektronik Mühendisliği eğitimi, her şeyden önce, her türlü zorluk ve karmaşıklıkla baş edebilmek için gerekli olan hem matematiksel ve hem de sezgisel düşünme yetisini kazandırır. Elektrik-Elektronik Mühendisleri, problemlerin ve sistemlerin karmaşıklığı karşısında yılgınlık göstermeden, matematiği ve sistematik yöntemleri ve gerektiği zaman güçlü bilgisayarları da akıllı bir şekilde kullanarak çözüm üretirler. Elektrik-Elektronik Mühendisliği eğitiminin kazandırdığı yetiler, sadece elektronik devre ve sistemlerin tasarımında değil, finans, tıp, biyoteknoloji gibi pek çok değişik alanda ortaya çıkan problemlerin çözümüne yenilikçi yaklaşımlar geliştirmeyi mümkün kılar.
Günümüzdeki elektronik sistemler, hem karmaşık yazılımlar ve algoritmalar içermekte, hem de değişik türde ve çok sayıda donanım (sayısal, analog, optik, mikro-mekanik) parçalarından oluşmaktadır. Sistemdeki bu karmaşıklıkla baş edebilmek ve doğru çalışan, optimum tasarımlar elde edebilmek için elektronik sistem tasarımcısına yardımcı olacak yöntemler ve gereçler vardır. Tasarım sürecinin pek çok aşamasında kullanılan bu elektronik tasarım gereçleri, elektronik devre ve sistemlerin modellenmesi, belirlenmesi, analizi, doğrulanması, optimizasyonu ve bilgisayarda prototiplenmesinde kullanılmak üzere geliştirilmiş teori, algoritma ve
Bilgisayar mühendisleri insanlığın ihtiyaçlarını karşılamak ve sorunlarını çözmek için bilgi toplama ve işleme yöntemleri ve sistemleri geliştirirler. Bilgi işleme ve iletişim teknolojileri ve sistemleri sadece varolan sorunları çözmekle kalmaz, yeni düşünme, etkileşim, beraber çalışma ve paylaşım biçimlerini mümkün kılar. İnternetin, bilimsel, ticari ve toplumsal yaşamı ne kadar kökten değiştirdiği buna açık kanıttır.
Bütün mühendislik ve teknoloji dallarındaki akıllı aygıtlar ve sistemlerin tasarımı ve gerçekleşimi için algoritmalar ve yazılım araçları kullanılır. Modern sağlık, finans, ulaşım aygıt ve sistemlerinin işleyişlerini, bilgi akış ve kontrolünü yazılım sağlar. Özetle, bilgisayar mühendisliğinin kapsamı, bazen sanıldığının aksine, bilgisayarlar ve bilgisayar programlarından çok ötedir. Bir başka değişle 21’inci yüzyılın bilgisayar mühendisleri bir çok farklı alanda, çokdisiplinli yaklaşımlarla, bilgisayar ve iletişim teknolojilerini kullanarak insanların hayatını kolaylaştıracak çözümler üretecektir. Bilgisayar mühendisliği derecesi ile sadece bilgisayar alanında değil, herhangi bir alanda, örneğin sağlık, finans, medya, hatta sanat alanlarında bile geleceğinizi şekillendirebileceksiniz.
Örneğin benim şu anda araştırmalarım bilişsel biyoloji alanındadır. Paralel hesaplama alanında uzmanlaştıktan sonra, proteinlerin davranışlarını tahmin edebilecek ve binlerce işlemciden oluşan süperbilgisayarlar üzerinde çalışabilecek yazılımları tasarlamak için çalışırken, aslında biyolojik hücrenin çok karmaşık bir bilgisayara benzediğini farkettim. Büyük ölçekli yazılımların karmaşıklığını azaltmak ve tasarımını kolaylaştırmak için geliştirdiğimiz yöntemlere benzer yapıları hücre içinde de gözlemlemek bana son derece heyacan verdi. Proteinler arası karmaşık ilişkileri anlamaya yönelik ``in silico`` biyolojik deneyler yapabilen algoritmalar ve yazılımlar geliştirmek, ve bu çalışmalarımın kanser gibi karmaşık hastalıkların mekanizmalarının anlaşılmasına ve yeni ilaçlar geliştirilmesine yarayabileceğini görmek bana çok büyük haz vermekte. Bilginin gittikçe artması ve bilgisayarsız baş edilemeyecek büyüklüklere ulaşmasından dolayı (örneğin yeni nesil DNA dizileme teknolojileri ile üretilen genom ve protein verileri), geleceğin ilaç geliştiren farmasötik araştırmacılarının bazılarının, bilgisayar mühendisi olması beni hiç şaşırtmayacaktır.
Koç Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Programı, bilgi işleyerek sorun çözecek yenilikçi yaklaşımlar ve sistemler geliştirmek için gereken açık görüşlülük, beceri, bilgi ve disipline sahip bireyler yetiştirmek üzere tasarlanmıştır. Öğrencilerimiz temel matematiksel ve analitik yetenekleri kazanmanın ve güncel teknolojşler konusunda bilgilenmenin yanında, değişen, bilgi temelli topluma ve ihtiyaçlarına uyum gösterecek ve yenilikçi çözümler üretecek şekilde kendilerini yetiştiriyorlar. Disiplinler arası etkileşime verilen önemle, esnek ders programız ve araştırma laboratuvarlarımızla, 21’inci yüzyılın bilgisayar mühendisleri olarak mezun olabileceklerdir.
Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 2007 yılından beri vergi hukuku profesörü olarak görev yapıyorum. Vergi hukuku, şirketlerin vergilendirilmesi, uluslararası vergi hukuku ve vergi yargısı derslerini veriyorum.
Lisans derecemi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden, Mali Hukuk alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerimi ise İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden aldım. Hollanda'da bulunan Uluslararası Maliye Dokümantasyon Merkezi'nde (IBFD) araştırmalarda bulunarak hazırladığım Uluslararası Vergi Anlaşmaları başlıklı tezim ile doktora derecemi tamamladım. Daha sonra aynı Merkez'de sürdürdüğüm araştırmalar sonucunda hazırladığım AB Katma Değer Vergisi hakkındaki eserimle doçent oldum. Fulbright Doktora Sonrası Araştırma Bursunu kazanarak New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde araştırmalar yaptım. Elektronik Ticarette Vergilendirme başlıklı eserimle profesör unvanını aldım. Avrupa Vergi Akademisyenleri Birliği (EATLP) üyesi olarak Birliğin çeşitli yıllık kongrelerinde ulusal raportör olarak katkılarda bulundum. Viyana Üniversitesi Ekonomi Fakültesi Avusturya ve Uluslararası Vergi Hukuku Enstitüsü'nce AB vergi hukuku ve uluslararası vergi anlaşmaları üzerine düzenlenen çeşitli konferanslarda ulusal raportör görevini üstlendim. Avrupa ve Uluslararası Vergilendirme Üzerine Araştırmalar Grubu'nun (GREIT) üyesiyim. Hollanda Uluslararası Dokümantasyon Merkezi'nin çeşitli uluslararası yayınlarında ülke muhabiri sıfatıyla bölüm yazarı olarak uzun süredir görev yapıyorum. Üyesi olduğum Uluslararası Maliyeciler Birliği'nin (IFA) ülke kolu olan Uluslararası Vergi Araştırmaları Derneği'nin (IFA Türkiye) kurucu başkanıyım. Aynı zamanda, İstanbul Barosu’na kayıtlı avukatım. Özellikle uluslararası vergi hukuku, AB vergi hukuku, vergilendirmede insan hakları üzerine yayınlanmış ulusal ve uluslararası akademik çalışmalarım bulunuyor.
Fakültemiz, hukuk eğitimi görmek isteyen en iyi öğrencilere, mükemmel bir öğretim ve yönetim kadrosu ile hukuk ve kültür alanında en iyi eğitimi vermektedir. Öğrencilerimiz, kendilerini hangi alanda geliştirmek ve gerçekleştirmek istiyorsa, o alandaki bilgi birikimi ve desteği bulabilecekleri çok özel bir eğitim mekânında öğrenim görmektedir.
Doktoramı Binghamton Üniversitesi’nde (ABD) Tarih bölümü üzerine yaptım. 2010 yılında, doktoramı tamamladıktan hemen sonra, Koç Üniversitesi Tarih Bölümü’ne katıldım. Osmanlı İmparatorluğu’nun Sosyal ve Emek Tarihi üzerine araştırmalar yapıyorum. Doktora tezimde, imparatorluk coğrafyasındaki tütün işçilerinin 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başındaki çalışma ve yaşam deneyimlerini inceledim.
Yeni araştırma konum ise Osmanlı İstanbul’undaki hamallar ve sandalcılar. Bölümdeki meslektaşlarımla akademik ilgi alanlarımız birbirini tamamlıyor. Dolayısıyla araştırma konularımız hakkında sıklıkla bilgi alışverişinde bulunup tartışabiliyoruz.
Verdiğim derslerde öğrencilerle birlikte Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye Cumhuriyeti ve Ortadoğu’da yaşanan önemli ekonomik, kültürel, siyasi ve sosyal dönüşümleri inceliyoruz. Dersler kapsamında öğrencilere tarihsel düşünmeyi öğretirken kendim de sürekli yeni şeyler öğreniyorum. Öğrencilerimizi yakından tanıyıp onlarla birlikte çalışmak biz Koç Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyeleri için çok önemli. Bu amaçla onları proje dersleri veya asistanlık işleriyle yürüttüğümüz araştırma projelerimize dahil ediyoruz. Bölüm olarak özellikle önem verdiğimiz diğer bir alan ise, öğrencilerimizin önde gelen uluslararası üniversitelerle kurduğumuz bağlantılardan yararlanmaları. Örneğin, ilgi duyan öğrencilerimize her yaz Ayvalık’ta gerçekleşen Harvard-Koç Üniversitesi Osmanlı yaz okuluna burslu olarak katılma imkânı sunuyoruz.
2012 Eylül ayından bu yana Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. 2002 yılında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum ve sonrasında akademik kariyerime bir sosyolog olarak devam etmeye karar verdim. Boğaziçi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans yaptıktan sonra, Johns Hopkins Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde 2012 yılında doktoramı tamamladım.
Genel olarak tarihsel sosyoloji ve siyaset sosyolojisi alanları ile ilgileniyorum. Özel olarak ise, refah devleti ile toplumsal hareketle arasındaki ilişkiyi araştırıyorum. Şu anda üzerinde çalıştığım araştırma projesi, yükselen market ekonomileri adı verilen ülkelerdeki refah sistemlerinin bir analizini içeriyor. Bu araştırmada, Türkiye, Brezilya ve Güney Kore’yi karşılaştırarak, bu ülkelerin devletlerinin, değişen toplumsal hareketlere bir müdahale aracı olarak gördükleri refah sistemlerini bu amaçla yeniden şekillendirdiklerini iddia ediyorum. Araştırmalarımda hem istatistiksel hem de niceliksel (yani mülakatlara, belge incelemelerine dayalı) araştırma yöntemlerini kullanıyorum. Tarihsel sosyoloji perspektifinden bakarak, bu araştırmada son kırk yıllık dönemin bir analizini sunmaya çalışıyorum. Bunun dışında emek piyasalarındaki etnik ve cinsel ayrımcılık, toplumsal hareketlerin tarihi, ve enformalleşme üzerine çalışıyorum. Koç Üniversitesi ise bu araştırmaları yapmak için üstün imkanlar sağlıyor. Hem maddi araştırma olanakları, yurtdışı bağlantıları hem de üniversitenin araştırma kadrosunun zenginliği oldukça verimli bir üretim atmosferi yaratıyor.
Tüm bilimsel alanlar içerisinde Kimya “MERKEZİ BİLİM” olarak tanımlanır. Bunun nedeni ise aşağıdaki şekilde belirtildiği gibi hemen her alanda Kimya ile ilgili bilgi ve teknolojilere gereksinim duyulmasıdır. Örneğin uzay araçlarını, uçakları veya otomobilleri daha hafif yapmak için gerekli polimerik kompozitler kimyacılar tarafından geliştirilmektedir. Yeni tasarlanan ilaçlar organik kimyacılar tarafından sentezlenmektedir.
Yenilenebilir enerji alanında, örneğin güneş panellerinin tasarımı ve yapımı, hidrojen depolama, biyoyakıt üretimi konularında kimya biliminin çok önemli katkıları vardır. Nanoteknoloji kimyanın bir koludur. Kimya bölümümüzdeki eğitim/öğretim tüm bu alanları kapsayacak şekilde teorik bilgiler ve deneysel laboratuar çalışmaları olarak planlanmıştır. Ayrıca Kimya Lisans öğrencilerimiz öğretim üyelerimizin araştırma laboratuarlarında ileri düzeyde araştırma çalışmalarına katılabilmektedir. Bölümümüzden mezun olan öğrencilerin büyük çoğunluğu yurt içi veya dışındaki en iyi üniversitelerde Yüksek Lisans ve Doktora çalışmaları yapmakta ve daha sonra akademik veya endüstriyel araştırma laboratuarlarında çalışmaktadırlar.
Prof. Dr. İskender Yılgör üniversite giriş sınavında sadece Kimya Bölümü’nü seçmiştir. Prof. Yılgör Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarını Polimer Bilimi alanında ODTÜ’de tamamladıktan sonra 1980 yılında Virginia Politeknik Enstitüsü’ne doktora sonrası çalışmaları yapmak üzere gitmiştir. Prof. Yılgör daha sonra ABD’de iki değişik firmada polimer kimyası ve teknolojileri alanlarında 10 yıl endüstriyel araştırma ve üretim konularında çalışmıştır. Prof. İskender Yılgör, ve eşi Emel Yılgör 1994 yılında Koç Üniversitesi Kimya Bölümü’nün kurucu öğretim üyeleri olarak Türkiye’ye dönmüştür. ABD’de kazandığı çeşitli ödüllere ilaveten Prof. Yılgör 2003 yılında Tübitak Bilim ödülüne layık görülmüştür. 100 civarında bilimsel yayını ve 10 uluslar arası patenti bulunan Prof. Yılgör çeşitli uluslar arası dergilerin editörler kurulundadır ve 2009 yılından bu yana Tübitak Bilim Kurulu üyesi olarak görev yapmaktadır.
Makine Mühendisliği tarihi çok eskilere gitmekle birlikte endüstriyel devrim ile başlayan süreçte bilimsel olarak şekillenmiş, Matematik, Fizik, Kimya ve günümüzde Biyoloji ile çok yakın ilişkisi olan temel bir mühendislik dalıdır. Makine mühendisliği dinamik bir yapıya sahiptir, her zaman çağın gerektirdiği ihtiyaçlara yanıt vererek insanlığın gelişmesine büyük katkıları olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Günümüzde, otomobillerden robotlara, kalp pompalarından bilgisayar tomografilerine, buzdolaplarından enerji santrallerine, mikro ve nano elektromekanik sistemlerden uçak, roket ve uydu gibi makro sistemlerine kadar sayılamayacak kadar çok sayıda ürünün tasarımında, üretiminde ve kontrolünde makine mühendislerinin katkıları vardır. Özetle söylemek gerekirse, hareket eden her sistem makine mühendisliğinin ilgi alanındadır, be bu sebeple makine mühendisliği çok geniş spektruma ve çeşitliliğe sahip bir mühendislik disiplinidir.
Bu bağlamda, Koç Üniversitesi Üretim ve Otomasyon Araştırma Merkezi de İleri Üretim Teknolojileri, Mekatronik ve Medikal sistemler üzerine odaklanmış ve bu alanlarda disiplinler arası çalışmalarla uluslararası düzeyde bilimsel araştırmalar yapan ve üst düzeyde nitelikli araştırmacılar yetiştiren bir merkezdir. Üretim ve Otomasyon Araştırma Merkezi’nde yüksek hassasiyette ve yüksek performansta bilgisayar kontrollü (CNC) mikro ve makro üretiminden lazer ile üretime; hassas hareket kontrolünden otomasyon ve robotik sistemlerin geliştirilmesine; yapay deri ve kemik, omurga ve ortopedik implantların geliştirilmesinden yapay kalp pompalarına kadar geniş bir spektrumda farklı araştırmalar yürütülmektedir.
Koç Üniversitesi Üretim ve Otomasyon Araştırma Merkezi’nde Uzay ve Havacılık alanında (Lockheed Martin, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş-TUSAŞ gibi), medikal alanda (V.K.V. Amerikan Hastanesi, Florance Nightingale Hastanesi gibi), Üretim ve Mekatronik alanlarında (General Electric, Mori Seiki, Arçelik, Renault, Tofaş gibi), yurt içinden ve dışından çok sayıda endüstriyel firma, hastane, üniversite ile araştırma projelerinde işbirliği yapılmaktadır. Daha fazla bilgiye (http://marc.ku.edu.tr/ adresinden erişebilirsiniz)
Ben 1951 yılında İstanbul’da doğdum. Erzurum ve Ankara’da ilk, orta ve lise eğitimimi tamamladıktan sonra Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini 1973 de bitirdim. Milli Eğitim Bakanlığı yurt dışı doktora sınavını geçip 1974–1978 arasında Glasgow Üniversitesi Tıp Fakültesinde Nörofizyoloji doktorası yaptım.
Yurda dönüp beş sene Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji anabilim dalında mecburi hizmet yaptıktan sonra 1983 yılında Avustralya’daki Adelaide Üniversitesi Fizyoloji bölümünde 25 sene araştırmacı – hoca olarak çalıştım. 2007 yılında Avrupa Birliği Marie Curie Profesörü olarak yurda kesin dönüş yaptım. 2007-2010 yılları arasında Ege Üniversitesi Beyin Araştırma ve Uygulama Merkezinde araştırma profesörü olarak çalıştıktan sonra Mart 2011 yılında şu anda çalışmakta olduğum Koç Üniversitesi Tıp Fakültesinde göreve başladım. Bugüne kadar 116 adet uluslararası yayın yaptım; kas elektriği, insan refleksleri, motor nöronlar konularında ulusal ve uluslararası kongrelerde davetli konuşmalar yaptım ve çalıştaylar organize ettim. Ayrıca bu konularda uluslararası konferanslar ve sempozyumlar da düzenledim.
Koç Üniversitesi Tip Fakültesinin kanımca en önemli iki özelliği bulunmakta. Birincisi, hocalarını özenle ve dünya çapında araştırmaları ile tanınmış kişilerden seçiyor olması, ikincisi ise az sayıda ve fakat son derece yetenekli öğrencileri fakülteye alıyor olması. Bu şekilde, Türkiye’de ve kanımca dünyada bile eşine az rastlanabilir bir kombinasyon ortaya çıkmış oluyor. Tecrübeli ve konusunun uzmanı hocalar, ve genç ve yetenekli öğrenciler. Bu kombinasyonun doğal bir sonucu olarak öğrenciler birinci sınıftan başlayarak laboratuarlara alınmakta ve yapılmakta olan deneylere katılmaları sağlanmakta. Bu tecrübe onlara, tıbbın her hangi bir konusunda bilinen ya da bilindiği sanılan her şeyin sorgulanabileceği ve buluş yapmak için rutin düşüncenin dışarısına çıkmanın gerekli olduğunu öğretmektedir. Tıp gibi son derece hızlı ilerleyen ve sürekli olarak buluşların yapıldığı bir bilim dalında kritik düşünmek ve okunan makalelerin veya kitap bilgilerinin sorgulanabileceğini göstermek son derece önemlidir. Bu şekilde kritik düşünmeyi öğrenen ve bunu hocaların lab’larında yaptıkları deneylerle sınayabilen öğrenciler bir bakıma ileride önlerine çıkabilecek her hangi bir konuda buluş yapabilecek bir alt yapıya sahip olacaklardır. Buluşların yapılabilmesi için illa TUS’u kazanarak bir klinik dalda uzmanlaşmak şart değildir. Mecburi hizmet sırasında ya da sonrasında, gördüğünüz hastalıklar konusunda kritik düşünerek o hastalıkların nasıl ortaya çıktığını ve nasıl önlenebileceğini düşünmek, ve kişisel ve çevresel faktörler hakkında veri toplayarak hastalık nedenlerini ortaya çıkartmak ve bulduklarını pratikte uygulamak bazen çok daha değerli buluşlara yol açacaktır.
Endüstri Mühendisliği 21. yüzyılın yükselen mühendislik dalı olarak üretim ve servis sistemlerinin tasarım ve işletilmesinde daha verimli olmalarını sağlayacak bilimsel yaklaşımları geliştir ve uygular. Endüstri Mühendisliği sistemleri sadece fiziksel içeriğiyle değil, organizasyonel yapı, insan unsurları, mali kaynaklar, malzeme ve enerji kaynakları, bilgi ve teknoloji gibi faktörleri bütünsel olarak inceler.
Bu bütünsel bakış açısı ve geniş uygulama alanları sayesinde kendisini sürekli yeniler ve değişen şartlara kısa sürede adapte olur. Günümüzde Endüstri Mühendisliği'ne olan talep tüm dünyada hızla artmaktadır. Bunun en önemli sebepleri arasında bütünsel bakış açısına tüm sektörlerde duyulan ihtiyacın artması, teknolojinin hızla değişimi sonucu yenilik ve değişikliklere hızla adapte olma ihtiyacı sayılabilir. Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümü bu ihtiyaçlara cevap veren mezunlar yetiştirmek amacıyla esnek bir programa sahip. Öğrenciler mezun olmadan önce farklı türden dersler alıyorlar: tüm öğrencilerin aldığı ortak dersler, mühendislik öğrencilerinin aldığı ortak dersler, Endüstri Mühendisliği zorunlu dersler, Endüstri Mühendisliği seçmeli dersler ve serbest seçmeli dersler. Bu şekilde öğrencilerin geniş bir bakış açısına sahip olmaları yanında Endüstri Mühendisliği'nde uzmanlaşmış yetkinliklere sahip oluyor ve kendilerini seçmeli derslerle belli alan ve konulara yönlendirmeleri imkanını elde ediyorlar. Endüstri Mühendisliği seçmeli dersleriyle tedarik zinciri ve lojistik, servis sistemleri, finans mühendisliği, yöneylem araştırması ve girişimcilik konularında uzmanlaşmaları mümkün.
Lisans ve Yüksek Lisans eğitimimi Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde, Doktora çalışmalarımı ise Carnegie Mellon Üniversitesi'nde tamamladım. Doktora çalışmalarımda üretim ve dağıtım ağlarının matematiksel modelleme ve eniyilemesi için yeni bir yaklaşım geliştirdim ve bu yaklaşım ile 1997 yılında ABD'de Hesaplama ve Sistem Teknolojisi alanında yapılmış en iyi makale ödülü aldım. Daha sonra 3 yıl süreyle Japonya'da Mitsubishi firmasının Araştırma-Geliştirme merkezinde eniyileme teknolojileri başdanışmanı olarak çalıştım ve tedarik zinciri yönetimi, lojistik ve biyoteknoloji konularında çeşitli projeleri yürüttüm. 2000 yılından bu yana Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'nde çalışmaktayım. Lisans ve Yüksek Lisans/Doktora dersleri ile bilgi ve tecrübelerimi öğrencilerime aktarıyorum. Aynı zamanda tedarik zinciri yönetimi, sürdürülebilir lojistik, sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji ve sistem biyolojisi alanlarında çeşitli araştırma ve teknoloji geliştirme projelerini yürütüyorum. Bu çalışmalarda Endüstri Mühendisliği yaklaşımını karmaşık sistemlere uyguluyoruz. Araştırma yaklaşımımız genelde problemlerin kavramsal ifadesi, matematiksel modelleme, çözüm algoritması geliştirilmesi ve uygulaması ve gerçek problemlerde yapılan uygulamalarla bilimsel yaklaşımımızın katkı ve etkinliklerinin gösterimi şeklinde oluyor. Yaptığım çalışmalar ile TÜBİTAK Genç Bilim İnsanı Teşvik Ödülü (2006), IBM Üniversite Ortak Araştırma Ödülü (2007), IBM Fakülte Ödülü (2009), IBM Açık Araştırma Ödülü (2012) aldım. Şu anda Koç-IBM Tedarik Zinciri Araştırma Merkezi Direktörlüğü ve Hesaplamalı Biyoloji, Biyoenformatik ve Tıp'ta Endüstri Mühendisliği Avrupa çalışma gurubu başkanlığını yürütmekteyim.
Lisans, yükseklisans ve doktora derecelerimi Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım ve 2006 yılında Ceza Hukuku ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı’nın yardımcı doçent kadrosuna atandım. 2007’den beri bulunduğum Koç Üniversitesi’nde Ceza Özel Hukuku, Uluslararası Hukuk, Uluslararası Ceza Hukuku, Uluslararası İnsan Hakları Hukuku, İnsan Hakları gibi dersleri verdim veya vermekteyim.
Koç Üniversitesi, olağanüstü fiziksel altyapısı, zengin akademik imkanları, çok geniş sosyal-kültürel faaliyetler yelpazesi ve ön planda tuttuğu özgürlük anlayışıyla, hayatlarının en önemli ve güzel yıllarının bir kısmını üniversitede geçirecek olan gençlerimize bilimsel ve kişisel gelişimlerini en iyi şekilde sağlayabilmek adına dünya çapında bir ortam sunmaktadır. Common core programı sayesinde birçok alanda bilgi ve kültür sahibi kılınan öğrencilerimiz, inisiyatifi büyük ölçüde kendilerine bırakılan sayısız klup faaliyetini de bizzat yürüterek, kendi potansiyellerini en azami ölçüde keşfetme ve ifade etme olanağına sahip olmaktadırlar.
Fakülte olarak, ulusal ve uluslararası alanda sayısız yayına sahip akademik kadromuz, öğrencilere en iyi hukuk eğitimini sağlayabildiği gibi, her öğrenciyle şahsen ilgilenilmesini mümkün kılan danışmanlık sistemimiz sayesinde, öğrenciler, eğitimleri boyunca birebir olarak en iyi şekilde takip edilmekte ve yönlendirilmektedirler.
Bu çerçevede, öğrencilerimiz, zaten üstün akademik ve kişisel eğitim sağladıkları Üniversitemize ve Fakültemize “mecburiyet”ten değil, keyif aldıkları için devam ederek mezun olmaktadırlar.
Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdikten sonra Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarımı aynı bölümde tamamladım. Halen üniversitemizin İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümünde öğretim üyesiyim. İlgi alanlarım modern İngiliz ve Türk edebiyatı, özellikle şiir, çeviri ve yaratıcı yazma. Şiir kitapları yayınladım. Boşanma Dosyası adlı kitabımla 1998 Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü aldım. Ayrıca, İngiliz edebiyatından Canterbury Hikayeleri ve Beowulf’un da aralarında olduğu bazı temel eserleri dilimize kazandırdım.
Bölümümüzün edebiyat okumak isteyen öğrenciler için birçok açıdan ideal olduğunu düşünüyorum. Öncelikle, küreselleşmenin ve disiplinler arası çalışmaların yoğun olduğu günümüzde sadece bir kültürün edebiyatı yerine çeşitli edebiyatları karşılaştırmalı olarak çalışmak kültürler arası etkileşimi görmek açısından daha yararlı olacaktır. Geniş bir perspektif üzerine kurulu programımız İngiliz ve Amerikan edebiyatlarının yanı sıra Eski ve Yeni Dönem Türk Edebiyatı’na da ağırlık vermekte, böylece hem başkalarına hem kendimize dönük ikili bir bakış açısı sağlamaktadır. Derslerimizde konular kapalı bir dünyada değil, hayatla edebiyatın kesiştiği dinamik bölgede ele alınmakta, yaşantılarımızı biçimleyen karar anlarına ışık tutacak şekilde incelenmektedir. Ayrıca, öğretim kadromuz öğrencilerin gerek teorik, gerek uygulamalı çalışmalarını, yaratıcı yazma etkinliklerini destekleyecek zenginliktedir.
1993 yılında Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünü bitirdim. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını da yine aynı üniversitede, sırasıyla 1995 ve 1999 yıllarında tamamladım. Yüksek lisans sırasında University of South Florida’da konuk öğrenci olarak bulundum.
Doktora sırasında aldığım TÜBİTAK Yurt İçi-Yurt Dışı Bütünleştirilmiş Doktora Programı kapsamında tez çalışmalarımın bir kısmını A.B.D. Ulusal Sağlık Enstitüsü’nde (NIH’de) gerçekleştirdim. Doktora sonrası çalışmalarımı da NIH’de, Ulusal Kanser Enstitüsü’nde yaptım. 2001 yılından beri de araştırmalarıma Koç Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği’nde devam ediyorum. Bu süre zarfında, misafir araştırmacı olarak Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü’nde ve Amerikan Ulusal Biyoteknoloji Enformasyon Merkezi’nde çeşitli çalışmalarım oldu.
Çalışmalarımda hem mühendislik hem de temel bilimler önemli yer tutmaktadır. Eğitimim kimya mühendisliğinde, çalışma konularım biyoloji alanında. Farklı disiplinlerden bilim insanları ile ortak çalışmalar yapmaktayız. Bu çalışmaların en güzel örneği, şu anda Koç Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Attila Gürsoy ile birlikte kurduğumuz Hesaplamalı Sistem Biyolojisi Grubu’ndaki yapmakta olduğumuz çalışmalardır. Grubun çalışmaları hücrelerimizde yer alan protein-protein etkileşimlerinin bilgisayar destekli tahmin edilmesi, bu proteinlerin birbirleri ile nasıl etkileştikleri, protein ara yüzeylerinin önemi üzerindedir. Bu çalışmalar; ilaç tasarımında önemli olan ara yüzeylerdeki kritik sıcak bölgelerin bulunması ve hastalıkların tedavisinde ilaçların hedef alacağı proteinlerin seçimi ve protein etkileşimlerinin hastalıklardaki rolünü anlamakta önemli ipuçları vermektedir.
Uluslararası bilimsel etki faktörü yüksek dergilerde 70 civarında yayınım var. Bu yayınlarıma 3000’in üzerinde atıf aldım. Plos One ve BMC Structural Biology dergilerinde asosiye editörlük ve ve birçok yüksek etki faktörlü dergide hakemlik yapmaktayım. Koç Üniversitesi Hesaplamalı Bilimler ve Mühendislik Yüksek Lisans ve Doktora Programı’nın eş-koordinatörlüğü görevini sürdürmekteyim. 2012 yılında Mühendislik Bilim Alanında TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü, 2009 yılında TWAS-TÜBİTAK Teşvik ödülünü, 2006 yılında Türkiye Bilimler Akademisi GEBİP ödülünü, 2005 yılında Unesco-L’oreal Amerika ve Avrupa kıtası Genç Bilim Kadını ödülünü aldım. Bilimler Akademisi Derneği’ne üyeyim.
Cornell, MIT ve Harvard gibi Amerika'nın en iyi üniversitelerinde geçirdiğim 14 seneden sonra Türkiye'ye dönmemin en önemli nedeni Koç Üniversitesi'nin bilimsel araştırmalara verdiği önem ve destek oldu. Araştırmalarım 2012 Tıp Nobel ödülünün de verildiği pluripotent kök hücreler üzerine.
Temel amacımız bu kök hücrelerin oluşumunu moleküler düzeyde anlamak ve bunları kişiye özgü bir şekilde üretmek. Bu sayede tedavi amaçlı kök hücrelerin üretiminin verimli ve güvenli bir şekilde yapılmasını hedefliyoruz. Orta vadede Parkinson hastalığı, omurilik yaralanmaları ve kan sistemi hastalıkları gibi pek çok hastalığın tedavisinde kişiye özgü kök hücrelerin kullanılacağını düşünüyoruz. Harvard Tıp Fakültesi'nde başlattığım çalışmalara şimdi Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki laboratuvarlarımızda devam ediyoruz ve araştırmalarımız Avrupa Moleküler Biyoloji Organizasyonu (EMBO), Avrupa Birliği Marie Curie programı, TUBİTAK ve Tıp Fakültesi'nin sağladığı fonlarla desteklenmekte. Üniversitemizdeki lisans öğrencileri bu araştırmalara aktif olarak katılıp deneylerde görev alabiliyorlar. Böylece öğrencilerimiz üniversiteye girer girmez, gerçek anlamda deneysel bilimin içine girebiliyorlar.
1980 İstanbul doğumluyum. Liseyi Robert Kolej'de okuduktan sonra moleküler biyoloji ve genetik alanında lisans eğitimini ABD'de Cornell Üniversitesi'nde 1998-2002 yılları arasında tamamladım. Doktoramı ise 2002-2008 yılları arasında Massachusetts Institute of Technology'de (MIT) dünyaca ünlü kanser araştırmacısı Prof. Robert Weinberg'in yanında kanser metastazı alanında yaptım. Daha sonra Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Boston Çocuk Hastanesi Hematoloji Onkoloji bölümünde Prof. George Daley ile birlikte kök hücreler üzerine doktora sonrası çalışmaları yaptım. Kanser ve kök hücreler hakkındaki araştırmalarım PNAS, Cell ve Nature gibi dünyanın sayılı bilimsel dergilerinde yayınlandı. Bu konularda iki tane de patent sahibiyim. Haziran 2012 itibari ile Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne öğretim üyesi olarak katıldım. Araştırmalarım kök hücre oluşumunun moleküler mekanizmalarının incelenmesi ve kişilere özgü kök hücrelerin üretimi üzerinedir.
Koç Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencileri ve öğretim üyeleri 20 yıl gibi kısa sayılabilecek bir sürede hem akademik hem de iş dünyasında dünya çapında saygınlık kazanmıştır. Global rekabetin arttığı günümüzde sorgulamayı, araştırmayı, farklı çözümler bulmayı destekleyen, disiplinlerarası eğitim ve öğretim yaklaşımımız ile öne çıkmaktayız.
Prof. Dr. Ayşegül Özsomer Koç Üniversitesi’nde pazarlama profesörüdür. Doktorasını 1993 yılında Michigan Eyalet Üniversitesi’nden almıştır. 1997 yılında Koç Üniversitesi’ne katılmadan önce Seattle Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapmıştır. Son dönem araştırmaları marka değeri yaratma ve yönetme, pazar odaklılık, ekonomik krizlerde pazarlama stratejilerinin rolü konularındadır. Journal of International Marketing’de yazı kurulu üyesidir. Bilimsel makaleleri alanında en önemli bilimsel dergilerde yayımlanmıştır. 2013 yılında Amerikan Pazarlama Derneği’nden Cavusgil ve 2011 yılında literatüre yaptığı katkılardan dolayı Gerald E. Hills ödüllerini almıştır. “Gelişmekte olan pazarlardan başarılı nasıl marka çıkar?” konusundaki kitabı McGraw Hill tarafından 2012’de yayımlanmış ve ABD’de yılın strateji kitabı seçilmiştir. Kitap 2013 yılında Türkçe’ye çevirilmiştir.
Hukukun ve hukuk eğitiminin hızla uluslararasılaştığı bir dönemde yaşıyoruz. İç hukuk ve uluslararası hukuk arasındaki ayrım giderek belirsizleşiyor. Birçok ülkenin yasama erkleri birbirlerine benzer yasalar çıkarıyor. Yargıçlar, uluslararası hukuk metinlerini ve hatta kendi iç hukuklarını diğer ülkelerin yargıçlarının verdikleri kararların da farkında olarak yorumluyorlar.
Yürütme erkinin, iç hukukun yanı sıra, uluslararası hukuktan da doğan yükümlülükleri çeşitleniyor. İşte böyle bir dönemde, Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne katılmak ve geleceğin hukukçularının akademik altyapılarına uluslararası hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku alanında katkı yapmak heyecan, umut ve onur verici bir deneyim benim için.
Doç Dr. Başak Çalı Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı’na 2013 yılında katıldı. Fakülte’de Uluslararası Hukuk (lisans), Avrupa İnsan Hakları Hukuku (yüksek lisans) ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Hukuku (yüksek lisans) derslerini vermektedir. Essex Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 2003 yılında tamamladığı doktorasının ardından insani amaçlı askeri müdahale; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı; kurumsal amacı, meşruluğu ve insan haklarının hukuksallaşması alanında yaptığı çalışmalarla tanınmıştır. Oxford University Press tarafından 2010’da yayımlanan Uluslararası İlişkiler için Uluslararası Hukuk (International Law for International Relations) kitabı birçok ülkede uluslararası hukuka giriş ders kitabı olarak okutulmaktadır. 2004 yılında katıldığı Unversity College London’da 2010 yılında doçentlik unvanını almış, 2011-2013 arasında University College London Çok Disiplinli İnsan Hakları master programının direktörlüğünü yapmıştır. Dr. Çalı, Essex Universitesi İnsan Hakları Merkezi’nin Onur Üyesi ve Interights Mütevelli Heyeti’nin 2014-2017 dönemi üyesidir. 2010, 2011, 2012, 2013, 2014 yıllarında Oxford İnsan Hakları Yaz Programı’na davetli profesör olarak çağrılmıştır. ABD, Norveç, Danimarka, İtalya, Finlandiya, Kosta Rika, İsviçre, İzlanda, Fransa, Kolombiya, Hindistan, Çin dahil birçok ülkedeki hukuk ve siyasal bilgiler fakültelerinden insan hakları hukuku üzerine konuşma yapmak için davet almıştır. 2002 yılından beri Avrupa Konseyi, BM, AGİT, NATO gibi uluslararası kurumlarda ve birçok uluslararası ve ulusal sivil toplum örgütünde insan hakları hukuku alanında sayısız eğitim ve seminere davetli uzman olarak katılmıştır. Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Makedonya ve Hırvatistan’da hakim, savcı, polis ve avukatlara insan hakları hukuku eğitimi vermiştir.
Eylül 2009’dan bu yana Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. 1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldum. 1999 yılında sosyoloji alanında yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapmak amacıyla SUNY Binghamton Üniversitesi’ndeki eğitim hayatıma başladım. 2001 yılında yüksek lisans programını, 2008 yılında da doktora programını tamamladım.
Araştırma alanlarım kent çalışmaları, beden sosyolojisi, sakatlık çalışmaları alanlarını kapsıyor. Doktora tezimde İstanbul kentsel mekânının 1980 sonrası dönüşümünü ekonomi-politik bir perspektiften ele aldım. Daha sonraki çalışmalarımda kent vatandaşlığı kavramsal çerçevesinden yola çıkarak kentsel mekânın erişilebilirliği üzerine odaklandım. Bu bağlamda sakat bedenin kentsel mekaândan dışlanmışlığı ve bu süreci belirleyen iktidar ilişkileri üzerine bir TÜBİTAK projesinin yöneticiliğini üstlendim. Araştırmalarımda niceliksel yöntemler kullanmaktayım. Güncel araştırma konularım yoğunluklu olarak beden sosyolojisi tartışmalarından beslenmektedir. Koç Üniversitesi bu araştırmaları yapmak için üstün imkânlar sağlamaktadır. Hem maddi araştırma olanakları, yurtdışı bağlantıları hem de üniversitenin araştırma kadrosunun zenginliği oldukça verimli bir üretim atmosferi yaratmakta.
Ekonomi (ya da Arapça’dan dilimize geçmiş haliyle, İktisat) sosyal bir bilimdir. O yüzden bir bilim insanının geliştirdiği iktisadi fikirler ve teoriler, mutlaka o kişinin yaşadığı dönemdeki toplumsal, siyasi ve ideolojik gelişmelerden, eğilimlerden etkilenir.
Benim meslek seçimimde de benzer bir etkiden söz etmek mümkün. Lise sonda birçok arkadaşım mühendislik ve tıp fakültelerini tercih ederken o dönemde Türkiye’de yaşanan siyasi ve ekonomik kriz, benim tercihimi iktisat yönünde kullanmamda önemli bir rol oynadı. O zaman beni rahatsız eden konuların başında gelir dağılımındaki çarpıklık geliyordu. İktisatçı olup ileride gelir dağılımının düzeltilmesine katkım olsun istedim.
O günden bugüne Türkiye ekonomisi birçok sorunlar yaşadı, siyasi ve ekonomik krizler atlattı. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye ekonomisi ve özel olarak da, gelir dağılımı o günlere göre biraz daha iyi durumda. Ancak, bugün geldiğimiz noktada 2001 krizinin ardından siyasi ve ekonomik istikrarı devam ettirmekte zorlanıyoruz.
Bornova Anadolu Lisesi’nden sonra girdiğim Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden 1987 yılında mezun oldum. Ekonomi alanında yüksek lisans ve doktora derecelerimi Maryland Üniversitesi’nin College Park kampüsünde tamamladım. İki yıl Washington’da Dünya Bankası Araştırma Bölümü’nde çalıştıktan sonra, 1994 yılında Koç Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladım.
Aradan geçen zaman diliminde uluslararası ticaret, finansal ekonometri ve makroekonomi alanlarında uluslararası düzeyde yayımlanmış birçok bilimsel çalışmanın yanı sıra, Türkiye ekonomisi üzerine de araştırma yapma fırsatı buldum. Araştırmalarımı yaparken beni motive eden en önemli faktör, araştırmalarımda ürettiğim fikirlerin, elde ettiğim sonuçların ekonomi politikalarına yön göstermesi, yeni politikaların geliştirilmesine katkıda bulunmasıdır.
Bilimsel çalışmalarımla 2003 yılında Türkiye Bilimler Akademisi’nin Sosyal Bilimler Teşvik Ödülü’ne layık görüldüm. 2004 yılında Koç Üniversitesi ve TÜSİAD tarafından ortaklaşa kurulan Ekonomik Araştırma Forumu’nun (EAF) kuruluşunda doğrudan görev aldım; 2007-2009 arasında EAF Direktörlüğü’nü yürüttüm. 2003-04 ve 2010-11 akademik yıllarında Pennsylvania Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde misafir öğretim üyesi olarak araştırmalarımı yürüttüm.
Koç Üniversitesi’nde yaratılan akademik ortamda Ekonomi Bölümü öğretim üyeleri, bir yandan dünya çapında etki yapan bilimsel çalışmalar üretebilirken, diğer yandan da ders içinde ve dışında doğrudan etkileşim içinde bulundukları öğrencilerinin ekonomi alanında yetkinleşmelerine katkıda bulunmaktadır. Ekonomi Bölümü’nden mezun olan ya da Ekonomi Bölümü öğrencisi olmasalar da seçmeli olarak ekonomi derslerini alıp mezun olan öğrencilerimiz, Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen şirketlerinde ya da üniversitelerinde çalışıyorlar. Bugün geldiğimiz noktada, lisans eğitiminin yanı sıra yüksek lisans ve doktora programlarımızda da dünya çapında rekabet edebilecek araştırmacı ekonomistler yetiştirmekteyiz.
Üniversite sınavına girdiğim günler çok gerilerde kaldı. Buna rağmen, ulusal ve küresel boyutta yaşadığımız mali krizler, ekonomi politika açmazları ve ikilemleri, yaşadığı çağa, toplumsal ortama kayıtsız kalamayan, araştıran, sorgulayan birçok genç dimağı ekonomi alanına çekmek konusunda bize yardımcı olmaya devam ediyor.
Brown Üniversitesi’nde tarih önlisans eğitimimin ardından, Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans, Pennsylvania Üniversitesi’nde doktora eğitimimi tamamladıktan sonra, açıldığı Eylül 1993 yılından bugüne Koç Üniversitesi’nde görev yapmaktayım. Araştırma ve yayınlarım ağırlıklı olarak Osmanlı hanedan kadınlarının baniliği ve özellikle I.Dünya Savaş’ı sonrası Gelibolu Yarımadası merkezli olmak üzere, Türkiye’de kültürel miras konuları üzerinedir.
Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nün kurulması aşamasında bunun bir parçası olmak ve böylesine dinamik bir akademisyen ve öğrenci grubuyla bu deneyimi paylaşmak özellikle çok heyecan verici bir deneyim oldu. Bölümümüzde uzmanlık alanları Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Demir Çağları arkeolojisi, Helenistik, Antik Çağ, Roma ve Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemi tarih, sanat ve arkeolojileri ve kültürel miras yönetimi, müzecilik ve güncel sanat konularını içeren, uluslarası eğitimli 14 öğretim üyesi bulunmaktadır.
Lisans ve doktora programlarımızdaki öğrencilerimizi lisan, tarih, sanat tarihi, arkeoloji, arkeometri ve kültürel miras konularındaki değişik meraklarını geliştirmeye, Anadolu’nun değişik dönem ve yörelerindeki gelişmeleri izlemeye ve öğretim üyeleriyle beraber yüzey araştırmalarında, kazılarda, laboratuvarlarda, değişik projelerde ve müze çalışmalarında araştırmaya yönlendiriyoruz. Öğrencilerimizin geleceğe yönelik ufuklarını ancak geçmişin kültürel ve sanatsal derinliklerini yeterince anlayarak geliştirebileceklerini düşünüyorum.
Önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizin akademik geleceklerini şekillendirmek için önlerinde birçok değişik fırsat bulunmaktadır. Bunlar arasında değişik bölümlerle çift ana dal yapma olanağı, uzmanlık çalışmalarının yanısıra MAVA (Medya ve Görsel Sanatlar) veya Tarih gibi diğer bölümlerde uzmanlık, yurtdışı misafir öğrenci programları, değişik arkeolojik kazılarda ve müze sergilerinde çalışarak deneyim kazanmak veya Üniversitemiz bünyesindeki mükemmel arkeoloji laboratuvarında araştırma yapmak sayılabilir.
ARHA önlisans ve lisans programlarından mezun olan öğrencilerimizin Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesindeki üniversitelerde saygın akademisyenler olarak yer bulmalarını ve kültür sektöründe liderlik yaptıklarını gözlemlememin, bir Koç Üniversitesi öğretim üyesi olarak benim için en önemli gurur ve mutluluk kaynağı olduğunu vurgulamak isterim.
Tıp Fakültesi, 2010 yılından itibaren öğrenci almaya başlamış yeni bir vakıf tıp fakültesidir. KU Tıp Fakültesi’ni İngilizce eğitim veren ve diğer vakıf tıp fakültelerinden ayıran bir özelliği de, 1993 yılında eğitim vermeye başlayan Koç Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olmasıdır. Öncelikle, ulusal ve uluslararası düzeyde kendisini ispat etmiş bir üniversite yapısı içinde kurulmasının getirdiği avantajları içinde barındırmaktadır.
Ülkemizde 85 tıp fakültesi bulunmaktadır ve bunların 19’u vakıf üniversiteleri bünyesindeki tıp fakültesidir. Vakıf tıp fakültelerinin son yıllarda giderek çoğaldığı ortadadır. Ayrıca yeni açılan birçok devlet tıp fakültesi de bulunmaktadır. Hükümet politikasına paralel olarak yılda mezun edilen doktor sayısı 2008’de 5000 iken, 2013 yılında 8000 civarına ulaşmıştır ve 2014 yılında 10.000 sayısı hedeflenmektedir. Bu hızlı artışın eğitim kalitesi üzerine etkileri henüz belirsizdir. Bu durumun gerek devlet gerekse vakıf üniversitelerinde ciddi bir kalite sorunu yaratacağı, ayrıca öğretim üyesi açığı oluşacağı beklenmektedir. Ayrıca hekimlerin çalışma koşullarını düzenleyen yeni kanunlar nedeniyle öğretim üyelerinde devlet üniversitelerinden özel hastanelere, vakıf üniversitelerine ve Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerine doğru bir tercih değişikliği göze çarpmaktadır.
Tıp Fakültesi yola çıkarken, eğitimin önemini kavramış ve 20 yıllık üniversite camiası içinde kuralları önceden konulmuş bir yapı üzerine inşa edilmesinin avantajını yaşamaktadır. Öncelikle ülkemizin kâr amacı gütmeyen ülkemizin en büyük ve köklü vakıflarından Vehbi Koç Vakfı’nın gücünü hissetmektedir. KU Tıp Fakültesi öğretim üyesi olmanın bir ayrıcalık olduğu bilinci tüm çalışanlarımızda var olan bir duygudur. Yurtiçinden ve yurtdışından kendi alanlarında özgün çalışmaları ile tanınan ve eğitime, araştırmaya ve hizmete odaklanmış bir kadro ile yola çıkılmış, deneyimli Kurucu Dekanımız Prof. Dr. Şevket Ruacan ve Rektörümüz Prof. Dr. Umran İnan'ın yol göstericiliği bu yolda en büyük desteğimiz olmuştur.
İlk kurulduğu yıldan itibaren KU Tıp Fakültesi her dönem 40 öğrenci almış, öğrencilerin %50’si tam burslu, %50’si yarı burslu olarak alınmış ve 2013’te tam burslular Türkiye sıralamasında ilk 200’den alınırken yarım burslularda ilk 4000’den fakültemize girmişlerdir. KU Tıp Fakültesi’nin taban puanlar açısında ele alındığında devlet ve vakıf üniversiteleri tıp fakülteleri sıralamasında ilk üçte olması da bunun bir göstergesidir. Tüm ülkeden geniş bir yelpazede ekonomik olarak bir kaygı duymadan, başarı odaklı bir eğitim için tüm şartların sağlandığı, ilave teşvik bursları ve kampüste modern yurt olanaklarının sunulduğu bir ortam ve eğitim kadrosunun verdiği güvenin bu seçimde etkili olduğu düşüncesindeyim.
Bu yıl Topkapı’da açılacak olan modern Koç Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin, eğitime, hizmete ve öğrencilerimizin her türlü eğitim ve araştırma olanaklarına, Rumelifeneri Kampüsü’ndeki temel bilimler bölümümüzle beraber büyük katkılar sunacağına eminiz.
Fakültemiz öğrencileri hem ülkemizde yapılan TUS sınavlarına hem de ABD’de yapılan USMLE sınavlarına hazırlanmakta ve kendilerine bu konuda tüm öğretim üyelerimiz tarafından gerek bilgi gerekse kaynaklar ve sınav teknikleri, eğitimleri süresince verilmektedir. Fakültemizden mezun hekimlerin güvenilir, yetenekli ve iyi birer hekim olmaları en büyük hedefimizdir. Önceliğimiz ülkemize ve dünya tıbbına faydalı hekimler yetiştirmektir.
Fakültemize girecek müstakbel öğrencilerimize şimdiden başarılar dilerim.
“May the Force be with you!”
Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra yüksek lisans ve doktora çalışmalarımı 2007’de Georgia Institute of Technology Fizik Bölümü’nde tamamladım. Doktora sonrasında iki yıl ABD’nin National Institute of Standards and Technology Atomik Fizik Laboratuvarı’nda çalıştım. Eylül 2009 yılından bu yana Koç Üniversitesi Fizik Bölümü’nde araştırmalarıma devam etmekteyim.
Şu sıralar maddenin çok düşük sıcaklıklarda ortaya çıkan kuantum fazlarını (örneğin, üstün iletkenlik, üstün akışkanlık ve Bose-Einstein yoğuşması) kuramsal olarak incelemekteyim. Bu alanda Koç Üniversitesi’ne katıldıktan sonra yaptığım araştırmalar 2011 TÜBA-GEBİP, 2012 TFD Prof. Şevket Erk Genç Bilim İnsanı, 2012 TÜBİTAK Teşvik ve 2013 ODTÜ Prof. Dr. Mustafa Parlar Vakfı Teşvik ödüllerine layık görüldü.
Koç Üniversitesi’nde biyofizik, kozmoloji, yüksek enerji fiziği, gravitasyon, kuantum bilgi sistemleri, kuantum optik, mikro/nano fotonik malzemeler, meta malzemeler, katı-hal lazerleri, soğuk atom ve yoğun madde fiziği gibi çok değişik alanlarda araştırma yapan birçok öğretim üyemiz var. Seni de her sene az sayıda nitelikli öğrencinin sadece tam burslu olarak kabul edildiği bölümümüze bekleriz.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdim. Doktoramı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladım. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yardımcı doçent, doçent ve profesör olarak görev yaptım. 2004 yılında Koç Üniversitesi’nde kısmi zamanlı olarak ders vermeye başladım; 2010 yılında tam zamanlı öğretim üyeliğine atandım. Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ceza Hukuku Özel Hükümler ve Ceza Muhakemesi Hukuku derslerini vermekteyim.
Koç Üniversitesi öğrencilerinin çok şanslı olduklarını ve bunu hak ettiklerini düşünüyorum. Burada onlara uluslararası bir ortam, zengin akademik olanaklar, öğretim üyeleriyle bire bir iletişim olanağı, küçük sınıflarda ders dinleme kolaylığı ve mükemmel kütüphaneden her an yararlanma fırsatı sunulmaktadır. Sosyal-kültürel etkinlikler ve öğrencilerin kendilerini ifade edebilecekleri kulüpler yelpazesi çok geniştir. Öğrencilerimiz yaşamlarının en güzel yıllarını geçirecekleri bu Üniversite’den çalışma hayatına bilgi birikimi yönünden donanımlı birer birey olarak ve güzel anılarla ayrılacaklardır.
Fakültemizin kadrosu her biri akademik başarılarla dolu özgeçmişi ve hukuk literatürüne katkı sağlamış çok sayıda yayını bulunan, yurtiçinde veya yurtdışındaki köklü üniversitelerde yetişmiş olan öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Akademik danışmanlık sistemi dolayısıyla öğrencilerimiz öğrenim süreleri boyunca öğretim üyeleri tarafından izlenmekte ve yönlendirilmektedir.
Kannatimce, üniversitelerin üç önemli birleşeni vardır: “öğrenci”, “öğretim üyesi” ve “yönetim”. Bu üç birleşenden birinin yetersizliği halinde diğer ikisi ne kadar başarılı ve yetkin olursa olsun başarı beklemek zordur. Dolayısıyla bu üç bileşenin uyumu, vizyonu ve hedefleri başarı için gereklidir.
Tıp Fakültesi’nin temel amacı öğrencilerine çeşitli burs olanakları sağlayarak ülkedeki en yetenekli ve en zeki öğrencileri bünyesinde toplamaktadır. Birçok tıp fakültesini yakından tanımam nedeniyle Tıp Fakültesi’ni diğer tıp fakültelerinden ayıran önemli özellikleri şu şekilde sıralayabilirim:
- Öğrencileri 1. sınıftan itibaren araştırmaya yönlendirerek araştırmacı ve sorgulayıcı bireyler olarak yetişmesine gösterilen özen.
- Öğrencileri 2. sınıftan itibaren yurtdışı stajlarına yönlendirerek uluslararası vizyon kazanmalarına katkı sağlamak.
- Türkiye’deki diğer tıp fakülteleri ile karşılaştırıldığında çok az sayıda öğrenci almaları nedeniyle öğrencilerle bire bir ilgilenme olanağı.
- Temel bilimlerde sınırsız ve saatsiz laboratuvar olanağı (anatomi direksiyonları, fizyoloji deneyleri, mikroskobik doku incelemeleri) sağlayarak 24 saat öğrenme ortamı sağlamak.
- Öğrencilerde merak ve heves uyandırarak öğrenmeyi hedeflemek.
- Öğrencilerin makul ölçüdeki istek ve eleştirilerinin daima karşılık bulması.
Tıp Fakültesi öğretim üyeleri, özenle ve uluslararası kariyerleri olan vizyon sahibi tecrübeli kişiler arasından seçilmektedir; her bir öğretim üyesi kendi alanında önemli başarılar elde etmiştir.
Üniversite bileşenin üçüncü öğesi ise “yönetimdir”. Eğer bu başarılı öğretim üyesi ve öğrenci potansiyeli doğru yöneticiler tarafından doğru şekilde yönetilmezse, başarı beklemek zordur. Bu anlamda da Koç Üniversitesi vizyonu geniş, yeniliklere, farklılıklara açık ve meselelere farklı yönlerden bakabilen dinamik yöneticileri bünyesine katmaktadır. Bunun yanı sıra Koç Üniversitesi, öğretim üyelerinin üretmeleri için özgür ve kolaylaştırıcı ortamlar sağlamakta ve öğretim üyelerinin yaptıkları disiplinlerarası çalışmaları desteklemektedir.
Koç Üniversitesi’ni Koç Üniversitesi yapan en önemli özellik ise öğrencisine ve öğretim üyesine vermiş olduğu değer ve güvendir. Genç bir üniversite olmasına rağmen, akademik değerleri birçok üniversiteye göre daha oturmuş ve daha ilkelidir. Bu oturmuşluk statik değil, tam tersi dinamik bir yapıya işaret eder. Tıp Fakültesi önümüzdeki yıllarda hem ülkemizde hem de dünyadaki diğer tıp fakülteleri arasında üst sıralardaki haklı yerini alacaktır.
Endüstri mühendisliği eğitim programları Türkiye'de 1960'lı yıllarda başladı ve kısa zamanda en çok tercih edilen programlar arasına girmeyi başardı. Diğer mühendislik programları ile mukayese edildiğinde oldukça kısa bir geçmişi olmasına rağmen bugün hemen hemen bütün üniversitelerde en yüksek giriş puanı endüstri mühendisliği için gerekiyor.
Uzun zamandır devam eden bu yoğun ilginin gelecekte de devam edeceği kesin. Bunun iki önemli nedeni var. Birinci neden endüstri mühendisliği bölümü mezunlarının aldıkları çok yönlü eğitim sonucu, çok geniş bir yelpaze içinde farklı sektörlerdeki iş alanlarında çalışma imkânının olması. İkinci neden ise mezunların gerçekten eğitimini aldıkları işi yapabilmeleri. Bu nedenler de doğal olarak mezunlara başarılı ve kazançlı bir kariyerin önünü açıyor. Bilinen yaygın tanımına göre endüstri mühendisleri insan, malzeme, makina, bilgi, teknoloji, finansman ve enerji gibi kaynakları kullanarak çeşitli sistemleri tasarlamak ve optimal bir şekilde yönetmek için çalışırlar. Çok eskiden sadece üretim sistemleri ve fabrikalar ile kısıtlı olduğu düşünülen iş alanları artık finans, sigorta, sağlık, lojistik gibi hizmet sektörlerini da kapsamaktadır. Hatta bütün dünyada artık endüstri mühendislerinin daha çok hizmet sektörlerinde çalıştığını söyleyebiliriz. Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün en önemli özelliği mezunlarını bu geniş iş yelpazesine hazırlayacak esnek bir yapıya sahip olmasıdır. Yöneylem araştırması, iş analitiği ve yönetim bilimleri ağırlıklı zorunlu mesleki derslerden ayrı olarak, öğrenciler ileride çalışmak istedikleri sektörlere yönelik olarak çok sayıda seçmeli ders alabiliyorlar. Bu imkânı kullanarak öğrenciler çeşitli çift anadal, yandal ve uzmanlaşma programlarını takip ederek kendilerini mezuniyet sonrasına en iyi şekilde hazırlıyorlar. Öğrenciler günümüz şartlarında ülkemizde ön plana çıkan tedarik zinciri ve lojistik, servis sistemleri, sağlık sistemleri, finans mühendisliği, yöneylem araştırması ve girişimcilik gibi alanlarda verilen seçmeli dersleri alarak bu alanlarda uzmanlık sertifikası edinebilirler.
Matematik, fen ve mühendislik bilimlerinin temeli olması nedeniyle, bilimler arasında çok özel bir yere sahiptir. Matematiğin yanı sıra mühendislikten ekonomiye uzanan geniş bir yelpazede üstün nitelikli akademik çalışmalar yapabilmek için sağlam matematik eğitimi almanın gerekliliği ortadadır.
Koç Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencilerinin bir kısmı aynı anda diğer bölümlerde başarıyla çift anadal programlarını tamamladıkları gibi çeşitli bölümlerde okuyan öğrenciler de, kendi bölümlerinden alacakları diplomanın yanı sıra, matematik diploması almalarına imkân sağlayan bu programdan yararlanmaktadır. Her yıl mezunlarının yarıya yakını tam burslu olarak dünyanın en prestijli üniversitelerinde doktora programlarına kabul edilmekte, akademik hayatı tercih etmeyen mezunlar ise sigorta şirketleri, bankacılık sektörü, bilgisayar şirketleri ve eğitim sektöründe ulusal ve uluslararası saygın şirketlerde kolayca iş bulabilmektedirler. Koç Üniversitesi Matematik Bölümü'nde çalışan öğretim üyeleri bilimsel çalışmalarıyla dünya çapında seçkin bir konuma gelmiş bilim insanları olmalarının yanı sıra yönettikleri tezlerle ve verdikleri derslerle de örnek gösterilmekte, ödüller almaktadırlar.
Prof. Dr. Tolga Etgü lisans ve yüksek lisans eğitimini ODTÜ Matematik Bölümü’nde tamamladıktan sonra doktora derecesini 2002 yılında Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’den almıştır. McMaster Üniversitesi’nde iki yıl boyunca yaptığı doktora sonrası araştırmalarının ardından Koç Üniversitesi’nde çalışmaya başlamıştır. Uzmanlık alanı geometrik topoloji olan Prof. Dr. Etgü’nün aldığı ödüller arasında Türkiye Bilimler Akademisi tarafından verilen Seçkin Genç Bilim İnsanı Ödülü, TÜBİTAK Teşvik Ödülü, Mustafa Parlar Vakfı Araştırma Teşvik Ödülü ve Masatoshi Gündüz İkeda Bilim Ödülü bulunmaktadır.